Son anketler,adaylar,2011,,anket sonuçları,il il milletvekilleri,aday isimleri,Son anketler,seçim sonuçları

20 Haziran 2009 Cumartesi

Medya 'karargahtan' mı yönetiliyor!

Taraf Gazetesi'nin “AKPyi ve Gülen'i Bitirme” manşeti ortalığı sarsarken depremin merkezinde Ankara var..

İktidar Partisi AKP, suç duyurusuyla olayın resmen tarafı olurken, ipin diğer ucunda Genelkurmay ve medya var!

Ankara Kulisleri ise Habertürk'ün bugünkü manşetini ve Genelkurmay 2. Başkanı Org. Hasan Iğsız ile Ankara Temsilcileri arasındaki top secret randevuları konuşuyor.

Habertürk'ün bugünkü “belge sahte” manşetinin bu ziyaret sonrası yazıldığı iddia edilirken, en ilginç gelişme Sabah Gazetesi'nde yaşandı.

Türkiye'yi sallayan olaya uzaktan bakmayı tercih eden Sabah Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu dün akşam üstü Org. Hasan Iğsız tarafından karargaha çağrıldı ve bilgilendirildi. Baş başa bu tip bilgilendirmelerin Muharrem Sarıkaya, Enis Berberoğlu, Murat Yetkin gibi isimlere de yapıldığı kulislerde konuşuluyor.

Soruşturması süren “İrticayla Mücadele Eylem Planı” üzerine bilgilendirme yapıldığı öğrenilen baş başa görüşmelerden çıkan temsilcilerin kalemlerinin yönünün değiştiği de kulislere yansımış durumda.

Bugün ilk etki Habertürk Gazetesi'nde görülürken yarından itibaren Sabah, Hürriyet, Radikal ve Vatan gibi gazetelerde etkinin dozunun artarak süreceği belirtiliyor. kullan

Bu kurumların içinde kuşkusuz en ilginç olanı Sabah Gazetesi Erdoğan'a “yakın” olduğu “yandaş” sıfatıyla nitelenerek ifade edilen Sabah Gazetesi'nin yönetimiyle Erdoğan'ın arasının bu gibi temaslar nedeniyle açık olduğu iddia ediliyordu.

Okan Müderrisoğlu ve Erdal Şafak geçtiğimiz aylarda Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'yla da baş başa görüşmüşler ve daha sonra Sabah'ın yayın çizgisinde önemli değişiklikler olmuştu.

Hatta Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta katıldığı ATV'deki canlı yayın öncesinde ve sonrasında sadece Mehmet Barlas'la ilgilendiği, Okan Müderrisoğlu'nun yüzüne bile bakmadığı da Ankara'da medya kulislerinde konuşulanlar arasında…

1982 Anayasası için 'talihsiz' yorum

Sami Selçuk, Tunceli Üniversitesi'nin 1. kuruluş yıldönümü kapsamında düzenlenen ''Türkiye'de Demokrasi'' konulu konferansta, anayasanın ''tümden'' değiştirilmesi gerektiğini, 1982 Anayasası'na bakıldığında, anayasa kavramıyla çelişen, hatta anayasa kavramının dışına düşen bir metin görüldüğünü söyledi.

Anayasaların insanların hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için varolduklarını ifade eden Selçuk, şöyle konuştu:

''Anayasaların varlık nedenleri budur. Ama Türkiye'de devlet bireyine güvenmediği için kendisini güvence altına almıştır. Anayasanın ruhuna bu o kadar yerleştirilmiştir ki bu anayasanın Türkiye'yi AB sürecinde demokrasiye götürme şansı yoktur. Hiçbir zaman düzeltemezsiniz.

Ben diyorum, bir metni düzeltmek yeniden yazmaktan daima zordur. Çünkü çelişkilere düşersiniz. Bu bakımdan bu anayasanın yeni baştan yeni bir anayasayla yer değiştirmesi gerekiyor. Orasını burasını budayarak düzeltmeye çalışarak yenileştiremezsiniz. 1961 Anayasası da aynı inançla düzeltilmeye kalkışılmıştır ama ne yazık ki başarılı olunamamıştır. Türkiye'nin mevcut anayasayla 2000'li yıllara girmiş olması talihsizliktir.''

Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durmuş Boztuğ ise konferansın ardından yaptığı konuşmada, üniversitelerini bilgi üniversitesi yapmak için çalıştıklarını ve hedeflerinin büyük olduğunu belirterek, ''Fırat Üniversitesi'nden devraldığımız Tunceli Meslek Yüksekokulu öğrencileri, Tunceli Üniversitesi'nin ilk mezunları oldular. Mezun olan 82 öğrencimizi tebrik ediyorum'' diye konuştu.

Konuşmaların ardından mezuniyet töreni çerçevesinde öğrenciler kep fırlattı ve 10. Yıl Marşı'nı söylediler.

Tunceli Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü Konferans Salonu'nda düzenlenen etkinliğe, Tunceli Valisi Mustafa Yaman, Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç, Tunceli Cumhuriyet Başsavcısı Zekeriya Bayazıt, diğer yetkililer ve öğrenciler katıldılar.

Demokrasi için 10 maddelik bildiri

19-20 Haziran 2009 tarihlerinde Abant Bolu’da gerçekleşen “Demokratikleşme: 12 Eylül’den AB Sürecine Siyasi Partiler” başlıklı 19. Abant Platformu, üç oturumda gerçekleşmiş ve siyasi partilerin geçmişi, geleceği ve hukuki çerçevesi tartışılmıştır. Siyasi parti temsilcilerinin, akademisyenlerin, entelektüellerin geniş katılımı ile özgür bir tartışma ortamında siyasi partiler demokrasisi masaya yatırılmıştır. Toplantıda öne çıkan aşağıdaki hususların kamuoyuna duyurulması uygun görülmüştür:

1. Askeri darbeler ve demokratik siyasi sürece karşı gerçekleştirilen müdahaleler, Türkiye’nin siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmesine büyük zararlar vermiştir. Demokrasimizin gelişip yerleşememesinin güç ve derinlik kazanamamasının en önemli sebebi bu darbe ve müdahalelerle yerleşen vesayet rejimidir.

2. Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri toplumsal çoğulculuğu kucaklayan, geniş bir meşruiyet zemininden yoksun 12 Eylül Anayasasıdır. 1987’den günümüze birçok değişiklik geçirmesine rağmen bu anayasa hala otoriter ve yasakçı bir düzeni sürdürmektedir.

3. Halkın iradesinin tecelli ettiği TBMM’nin ve ona karşı sorumlu olan hükümetin bütün idari bürokratik kurumlar üzerindeki hâkimiyet ve denetim hakkı demokratik hukuk devleti ilkeleriyle uyumlu olarak pekiştirilmelidir. Bunun yanında, başta anayasa yargısı olmak üzere, yargı organının evrensel hukukun üstünlüğünü ve demokratik meşruiyeti esas alan bağımsız ve tarafsız bir biçimde işlemesini sağlayacak düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.

4. Türkiye en kısa zamanda mümkün olan en geniş toplumsal uzlaşmayla yeni bir anayasa yapmalı, demokrasi standartlarını yükseltmeli, uluslar arası antlaşmalardan doğan yükümlülüklerini eksiksiz biçimde yerine getirerek Avrupa Birliği perspektifini takip etmelidir.

5. Siyasi özgürlükleri, evrensel standartlarda içeren yeni bir siyasi partiler kanunu yapılmalı, seçim sistemi temsilde adalet ilkesine daha fazla ağırlık verecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

6. Parti içi demokrasinin geliştirilmesi, aday belirleme sürecinde ön seçim sisteminin uygulanması esas alınmalıdır.

7. Siyasetin finansmanında ve özellikle seçim harcamalarında gelirler, edinimler, harcamalar ve usuller bakımından şeffaf, adil ve denetlenebilir hukuki bir çerçeve oluşturulmalıdır.

8. Siyasi partilerin kapatılmasında Venedik Komisyonu İlkeleri benimsenmeli, Cumhuriyet Başsavcısı’nın kapatma davası açma yetkisini dengeleyecek biçimde siyasi denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.

9. Siyasi sürece ilişkin hukuk kurallarının evrensel hukuka, özellikle temel hak ve özgürlüklere, demokrasiye ve hukukun üstünlüğü ilkesine uygun, adil ve tarafsız bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır.

10. Bütün bu hususlar partiler üstü bir anlayışla ele alınmalı ve bir an önce gerçekleştirilmelidir.

13 Haziran 2009 Cumartesi

Cumhurbaşkanı Gül'ü şok eden inşaat

urbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Konser Salonu inşaatının 17 yıldır bitirilememesini ''hayretle'' karşıladığını belirterek, ''Şimdi bütün arzum, cumhurbaşkanı olduğum sürede, 17 yıldır bitirilemeyen inşaatın bitirilmesi, bunların Ankara'ya, Türk halkına kazandırılması. Bu da benim önceliklerimden birisi'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile birlikte Ankara Kültür Sanat Merkezi ''Cer Atölyeleri'' ve CSO Konser Salonu inşaat alanında incelemelerde bulundu.

İncelemeler öncesinde, inşaatın proje mimarı Semra Uygur, Gül, Günay ve beraberindeki heyete CSO'nun mevcut konser salonunda, inşaat projesi hakkında, slaytlar ve projenin maketleri eşliğinde, bilgi verdi.

Projeye 1992 yılında başlandığını, 1993 yılında sözleşme imzalandığını, 1995 yılında ihalenin yapıldığını ve 1997 Aralık ayında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından inşaatın temelinin atıldığını anlatan Uygur, ''Atatürk Kültür Merkezi 4. bölgede büyük hayallerle başlayan CSO konser salonları inşaatı, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar ve tercihlerin önünde olmaması gibi nedenlerle, 17 yıldır tamamlanamadı'' dedi.

Uygur, 4 bloktan oluşan inşaat projesinde 2 bin kişilik konser salonu, 500 kişilik oda müziği salonu, koro çalışma salonları, CSO çalışma salonu ve kayıt stüdyosunun bulunduğunu belirterek, salonların akustiği için Almanya'dan mimarlar ve şirketlerle sözleşmeler imzalandığını söyledi.

Projenin hiçbir yapıyla yarışmayacak nitelikte yalın formlarla oluşturulduğu ancak aradan geçen 17 yılda sadece 800 araçlık otoparkın kaba inşaatının tamamlandığını ifade eden Uygur, ''CSO, Cumhurbaşkanlığı adını taşıyan tek kuruluştur. Bu yüzden gerekli özenin gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum'' diye konuştu.

-''PROJE BAŞLADIĞINDA ÇOCUĞUM EMZİKLİYDİ, ŞİMDİ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ''-

Cumhurbaşkanı Gül, Uygur'a, ''17 yıl önce siz mi projeyi hazırladınız?'' diye sordu. Uygur da ''Evet. O dönemde çocuğum emzikliydi şimdi üniversite öğrencisi'' yanıtını verdi.

Uygur'un sunumunun ardından Kültür ve Turizm Bakanı Günay da Atatürk Kültür Merkezi'nin 1. bölgesinde yapılacak ''Türkiye Uygarlıklar Müzesi'' ile ilgili açıklama yaptı. Müzenin Anadolu topraklarında yaşayan uygarlıklara ait bilgileri ve materyalleri barındıracağını ifade eden Günay, ''Müze, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıl dönümüne verilecek en büyük armağan olacak'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül de ''100. yıla daha 14 yıl var. Müzede de bir 17 yıl daha beklemeyelim. 100. yıldan önce tamamlayalım, o zaman resmi açılışını yapalım'' diye konuştu. Gül, Türkiye'de arkeoloji enstitüsünün olmamasının çok büyük bir eksiklik olduğunu da ifade ederek, enstitü kurulmasına yönelik çalışmaların yapılabileceğini kaydetti.

CSO Konser Salonu'ndaki sunumun ardından Gül ve Günay, inşaat alanında incelemelerde bulundu.

Gül, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye Uygarlıklar Müzesi'ne önem verdiğini söyledi. Türkiye'nin 14 bin yıl geriye giden topraklar üzerinde kurulduğunu, bunun arkeolojik bulgularla ispatlandığını söyledi. Gül, Anadolu topraklarının 14 bin yıllık tarihinin Türkiye Uygarlıklar Müzesi'nde sergileneceğini ifade etti.

CSO inşaatının da 17 yıl önce projelendirildiğini ve 15 yıl önce inşaata başlandığında hayretler içinde kaldığını belirten Gül, ''Şimdi bütün arzum, Cumhurbaşkanı olduğum sürecinde bütün bunların bitirilmesi, bunların Ankara'ya, Türk halkına kazandırılması. Bu da benim önceliklerimden birisi'' dedi.

Türkiye Uygarlıklar Müzesi'nin daha büyük bir çalışma olduğunu anlatan Gül, müzeye ilişkin çalışmaların Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapıldığını belirtti.AKM alanındaki 19 Mayıs Stadyumu'nun da Ankara'ya yakışmadığını belirten Gül, alan üzerindeki yapıların yenileneceğini söyledi.

Uzun zamandır CSO'ya gelmeyi planladığını belirten Gül, CSO'nun konser salonunun yenilenmesinin de özel sektör kanalıyla yapıldığını kaydetti. Bir gazetecinin ''CSO inşaatı 17 yılda tamamlanamadı, müzenin yapımı kaç yıl sürecek, ne kadar kaynak aktarılacak'' diye sorması üzerine Gül, ''Bunlar kaynak bulunmadığı için yapılamamış değil. Türkiye büyük bir ülke, kaynakları vardır. Bunları öncelikler sırasına koymak ve bunlarla ilgilenmek, takip etmek önemlidir. Artık Türkiye'de çok büyük projeler kısa sürede bitiriliyor'' yanıtını verdi.

Gül, bir gazetecinin Kars'ın Digor ilçesi Cumhuriyet Savcısı Ömer Tütüncü'nün Kürtçe propaganda kararını ve Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'nin Kürtçe konuşmayla ilgili verdiği kararları değerlendirmesini istemesi üzerine de ''Mahkeme kararlarıyla ilgili bir şey söylemem, bunlar süreçtir. Türkiye bir hukuk devleti olduğuna göre, alt mahkemeler, üst mahkemeler var. Bunlara itiraz yolu var. En sonunda bunları onaylayacak kurumlar var'' dedi.

Gazetecilerin inşaat alanında fotoğraf çekmek istemesi üzerine Günay, etkinliğe kravatsız katıldığını belirterek, ''Sayın Cumhurbaşkanı kravatlı, ben kravatsızım, çok uygun olmayacak'' dedi. Gül'de bunun üzerine kravatını çıkararak, gazetecilere poz verdi.

İnşaat alanındaki incelemelerin ardından Gül, Günay ve beraberindekiler yenilenen ''Cer Atölyeleri''ni gezdi.

Celalettin Cerrah'tan valilik açıklaması

Atatürk Havalimanı'nda görevliler tarafından karşılanan çiçeği burnunda Vali Cerrah, vali olarak atanmasını devlet büyüklerinin takdiri olarak değerlendirdi. Tek üzüntüsünün uzun yıllar görev yaptığı emniyet teşkilatından ayrılmak olduğunu anlatan Cerrah, bu atamadan dolayı mutlu olduğunu ve onur duyduğunu söyledi.

Celalettin Cerrah, Atatürk Havalimanı'nda çok sayıda gazeteci ve emniyet müdürü tarafından karşılandı. Basın mensuplarının sorularını cevaplayan Cerrah, Osmaniye Valiliği görevine atanmasını "devlet büyükleri böyle bir takdirde bulunmuşlar" sözleriyle değerlendirdi. Makamların gelip geçici olduğunu anlatan Cerrah, Osmaniye Valiliği görevine atanmasının tenzil-i rütbe olup olmadığı yönündeki soruya, "Valilik tenzil-i rütbe değildir" şeklinde cevapladı.

İstanbul'da asayiş olayları başta olmak üzere emniyet ile ilgili çok sayıda önemli gelişmeye imza attıklarını belirten Cerrah, güvenlik ve asayiş konularında önemli mesafe aldıklarını anlattı. Münevver karabulut cinayetini hatırlatan gazetecilerin sorusun da cevaplayan Cerrah, konu ile ilgili değerlendirmede bulunmak istemediğini, İçişleri Bakanlığı ve emniyet görevlilerinin konu üzerinde çalıştıklarını kaydetti. Cerrah, "arkadaşlarımız faili yakalayacaklardır" dedi.

Tek üzüntüsünün uzun yıllar görev yaptığı emniyet camiasından ayrılmak olduğunun altını çizen Cerrah, "güzel bir İstanbul bıraktığına inanıyor musunuz" sorusuna, "bunun takdirini size bırakıyorum" diyerek cevap verdi. Cerrah, "yerinize kim gelecek" şeklindeki soruya ise, "Hiç bilmiyorum" şeklinde cevap verdi.

Havalimanında çok sayıda emniyet müdürü ve emniyet personeli tarafından karşılanan Cerrah, karşılamaya herkes ile tek tek tokalaştı.

5 Haziran 2009 Cuma

Obama'dan 56 yıl sonra gelen itiraf

ABD Başkanı Barack Obama, İran'da Başbakan Muhammed Musaddık'a karşı 1953 yılında girişilen darbeye ABD'nin karıştığını itiraf ederek, İran'a jest yaptı.

İslam alemine hitaben bugün Kahire'de konuşan Obama, "Soğuk savaş döneminde ABD, demokratik yolla iktidara gelmiş bir İran hükümetinin devrilmesinde rol oynamıştı" dedi.

Bir Amerikan başkanı, ülkesinin Musaddık rejimini deviren darbede parmağı olduğunu ilk kez itiraf etmiş oluyor. Gözlemciler, bu jestin İran'da yansıması olacağını düşünüyor.

ABD'de eski dışişleri bakanlarından Madeleine Albright da, Musaddık'a karşı yapılan darbedeki sorumluluklarını 2000 yılında itiraf etmişti.

1951'de iktidara gelen Musaddık, petrolü millileştirince Batılıların şimşeklerini üzerine çekmiş ve 1953 yılında darbeyle devrilmişti. Musaddık, 1967'de evinde göz hapsinde iken ölmüştü.

Bahçeli: Niçin şimdi kurultay isteniyor

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Olağan Büyük Kurultay süreci kendi takviminde ve yakın bir gelecekte sona ermek üzere ilerlerken, yapılması talep edilen Olağanüstü Kongre'nin ne makul bir izahı, ne bu aceleciliğin tarafımızca bir açıklaması olabilecektir'' dedi.

Bahçeli, yaptığı açıklamada, MHP'nin, Türkiye'nin çok partili hayata geçtiği 1945 yılından sonraki demokratik siyasal iklim içerisinde, kuruluşunun üzerinden 40 uzun yıl geçmiş olan köklü bir siyasal misyonun temsilcisi olduğunu ifade etti.

Partisinin yasaların tanıdığı imkanlarla geçmişten bugüne kadar yurt çapında güçlü bir teşkilat yapısını ve bu teşkilatı yönetecek siyasal yapılanma ile karar mekanizmalarını kusursuz oluşturduğunu belirten Bahçeli, şunları kaydetti:

''Bu güçlü ve etkili siyasal yapı demokratik nizamın ve kurallar manzumesinin temsilcisi de olmuş, bugüne kadar süregelen kurumsal varlığının belirleyici hukuki yönü; demokratik kuralların, siyasi partiler mevzuatının ve parti tüzüğümüzün tam ahenkle işleyişi sonucu gerçekleşmiştir.

Kırk yılı aşan siyasal hayatında, partimizin izlediği demokratik ilerleyişte günlük siyasete alet olmaması, kalıcı ve sürekli hamleleri ve hedefleri savunarak popülist siyasetin kirliliğinden uzak durması bu sürekliliğin belirleyici gücü haline gelmiştir.''

Partisinin işleyişinin, demokratik kurallara ve parti tüzüğünün gereklerine uygun olarak devam ettiğini belirten Bahçeli, ''9. Olağan Büyük Kurultay'ın bu yılın sonbaharında gerçekleşeceğini'' bildirdi.

Parti içi demokratik sürecin, olağan siyasal takvime uygun şekilde ilerlemekte olduğunu ve partisinin ilçe ve il kongrelerinin devam ettiğini kaydeden Bahçeli, parti mensuplarının hiçbir telkin ve tasalluta fırsat vermeyen hür iradeleri ile yörelerinde yöneticilerini belirlediklerini ifade etti.


-BAŞVURU İNCELENİYOR-

''Yaklaşık altı ay sonra 'Olağan Büyük Kurultay'la sonuçlanacak bu süreç kendi akışında ilerlerken MHP Genel Merkezine hukuki vasıtalarla ulaştırılmış bulunan bir yazı ile 'Olağanüstü Kongre' talep edildiğini'' belirten Bahçeli, açıklamasında ''Demokratik bir hakkın kullanılması olarak değerlendirdiğimiz bu başvurunun şekli, usulü ve esası hakkında incelemeler başlatılmış olup sonuçlarından kamuoyu ve partililerimiz ayrıca bilgilendirilecektir'' ifadesini kullandı.

Bu konuda yasaların ve parti tüzüğünün gereği olan bütün hususların mutlaka işletileceğinden, gelişmelerin hukuk çerçevesinde yerine getirileceğinden kimsenin kuşkusu olmaması gerektiğine işaret eden Bahçeli, bugüne kadar olduğu gibi milliyetçi-ülkücü iradenin mutlaka ve bütün serbestliği ile bu konuda da tecelli edeceğini ifade etti.

Bahçeli, şunları kaydetti:

''Ancak, burada söz konusu talebin hukuki geçerliliğinden daha da önemli olan husus, bu girişimin neden şimdi yapıldığı sorusu ve Olağanüstü Kurultay çağrısına yönelik zamanlamadaki seçimdir.

Türkiye'mizin beka düzeyinde tehlikelerle yüz yüze geldiği, milletimizin kardeşliğinin ağır tehdide maruz kaldığı, çözüm, çare, fırsat adı altında dayatmaların toplumu bunalttığı, temel kurumların sindirildiği bir dönemde böylesi bir girişimin kimlere hizmet edeceği, kimlerin yararına olacağı, nereye zarar vereceği iyi hesaplanmış olmalıdır.

Partimizin yükselişi yolunda halisane arayışların yanı sıra ve ötesinde, böylesi bir ince hesabın içinde olunması halinde, gerçekler ve niyetler mutlaka ortaya çıkacak, bu yanlışın siyasi bedeli Türkiye sevdalısı mensuplarımız tarafından muhataplarına mutlaka hatırlatılacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarının, ayrışma ve federasyon gibi beka düzeyindeki tehditlere sonuna kadar karşı duracak, bugün en önemli milli direniş misyonu kalarak tek başına mücadele eden aziz temsilcilerimiz yürütülen lobi faaliyetlerini şiddetle reddedecektir.''

''Türkiye'deki siyasal partilerin demokratik gelişim mazisinin, iç siyaset hesaplarının heyecanıyla olağan akışı bozularak müdahale edilmiş siyasal süreçlerin, öncelikle partilere ve sonra partililere büyük zararlar verdiğini gösterdiğini'' ifade eden Bahçeli, ''Olağan Büyük Kurultay süreci kendi takviminde ve yakın bir gelecekte sona ermek üzere ilerlerken, ilçe ve il kongreleri birer birer gerçekleşirken yapılması talep edilen Olağanüstü Kongre'nin ne makul bir izahı, ne bu aceleciliğin tarafımızca bir açıklaması olabilecektir'' dedi.

''Milliyetçi Hareket Partisi'nin mensuplarını ve delegelerinin önceliğinin Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti olduğundan bihaber arayışların günlük siyaset hesapları ile sonuç almalarına bugüne kadar partimiz bünyesinde şahit olunmamıştır'' ifadesini kullanan Bahçeli, şunları kaydetti:

''(Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben) ilkesi burada da tecelli edecek. Milliyetçi Hareket Partisi'nin üst yönetim kadrolarını belirleyecek demokratik mücadelenin olağan usullerle, zamanında ve teamüllere uygun olarak gerçekleştirilmesi milletimizin ve siyasi hareketimizin geleceği açısından en büyük temennimizdir. Milletimizin yegane umudu haline gelmiş olan milliyetçi-ülkücü irade bu olgunluk, erdem ve şuuru gösterecek tecrübe ve birikime fazlasıyla sahiptir.''

Etiketler: bahçeli olağanüstü kurultay talebi hukuk inceleme neden şimdi

Etiketler

sayaa

yükleme oyunları seçim sonuçları
 
sayfa_f1d9fabdd31b3d2d.html