Son anketler,adaylar,2011,,anket sonuçları,il il milletvekilleri,aday isimleri,Son anketler,seçim sonuçları

19 Aralık 2009 Cumartesi

Erdoğan Trabzon programlarını iptal etti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ses tellerindeki rahatsızlık nedeniyle yarınki programlarını da iptal etti.

Alınan bilgiye göre, iki gündür Rize'de bulunan Başbakan Erdoğan, dün ve bugünkü programlarını sağlık sorunları nedeniyle iptal etmişti. Yarın Trabzon'un Of ilçesinde hakla sesleneceği duyurulan Başbakan Erdoğan'ın, bu programını da iptal ettiği ve istirahatini sürdüreceği belirtildi.

Başbakan Erdoğan'ın, yarın İstanbul'a dönmesi bekleniyor.

Bugün de istirahatini sürdüren Başbakan Erdoğan, öğle saatlerinden sonra evinden ayrılmış, ilçenin Dumankaya köyünde 3 yıl önce vefat eden ağabeyi Hasan Erdoğan'ın mezarı ile dün açılışını yaptığı Diyanet İşleri Başkanlığı Müftü Yusuf Karali Eğitim Merkezi'ne adını veren Yusuf Karali'nin aynı mahalledeki kabrini ziyaret etmişti.

Yaklaşık iki ay önce vefat eden Zavendikli Mustafa Yıldız Hoca'nın, ilçenin Başaran köyü Birlik Mahallesi'ndeki mezarını da ziyaret eden Erdoğan, ilçede bir süre önce tamamlanan spor salonu ve futbol sahasında incelemelerde bulunmuştu.

AK Parti'li Elitaş'tan iç barış çağrısı

AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, ''Kim ne söylerse söylesin, kim hangi yalanı, iftirayı yaparsa yapsın, milli birlik, kardeşlik içerisinde, 72 milyon insanın aynı mutluluğu, aynı duyguları paylaştığı bir Türkiye'yi ortaya çıkartmak bizim hedefimizdir'' dedi.

Demokrasinin, hukukun, ilkelerin önemini vurgulayan Elitaş, gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Muhalefet partilerini ve liderlerini eleştiren Elitaş, ''Bugün Türkiye'nin iyi bir muhalefete ihtiyacı var'' diye konuştu.

Milletin hedeflerini en ileriye götürebilme, Türkiye'yi, Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılında dünyanın en büyük 10. ekonomisi haline getirme, ihracatı ve ticaret hacmini artırma, insanların gelir seviyesini 25 bin dolara ulaştırma gayreti içerisinde olduklarını anlatan Elitaş, demokratik açılım ile ilgili görüşlerini de dile getirdi. Elitaş, şunları kaydetti:

''Kim ne söylerse söylesin. Kim hangi yalanı, iftirayı yaparsa yapsın, milli birlik, kardeşlik içerisinde, 72 milyon insanın aynı mutluluğu, aynı duyguları paylaştığı bir Türkiye'yi ortaya çıkartmak bizim hedefimizdir. Kim önümüze engel olmaya çalışırsa çalışsın, kim tekerimize taş koyarsa koysun, kim iftira ederek bizi ihanetle suçlamaya çalışırsa çalışsın, hıyanetle suçlamaya çalışırsa çalışsın, inancımız yüreğimizle paralel, tek bir erimizin, insanımızın kanının akmasına tahammül edemeyiz. Bir ananın gözyaşının akmasına tahammül edemeyiz. Her zaman şunu şöyle söylüyoruz, (Bir ananın evlat acısından dolayı akan tek bir damla gözyaşına, bu vatan için kendisini feda etmeye hazır olan yavrularımızın, Mehmetimizin, Mehmetçiğimizin bir damla kanından hiçbir koltuk kıymetli değildir) diyoruz. Onun için şu bulunduğumuz süreç içerisinde herkes sorumluluğunu çok iyi bilmeli.''

-''TARİH CESUR OLAN İNSANLARI YAZMIŞTIR''-

Şehit cenazelerinde, ''Şehitler ölmez, vatan bölünmez'' denmesinin, şehitlerin gelmesine ''dur'' demek için gayret göstermek anlamına gelmediğini ifade eden Elitaş, ''30 yıla yakın bir süredir bu ülkede devam kardeş kavgasını durdurmak cesaret ister, irade ister, inanç ister, kararlılık ister ve o konuyu da bilmek ister. Cesareti olmayan insanlar, tarihe iz bırakacak hiçbir eylem içerisinde bulunmazlar'' dedi.

Tarihi silik şahsiyetlerin değil, cesur insanların yazdığını, ancak tarihin hainleri de yazdığını belirten Elitaş, şöyle devam etti:

''Kardeş kavgasını bu ülkede körükleyerek kendi zeminlerini, kendi siyasi rantlarını devam ettirme gayreti içerisinde olan insanları lanetle yazmıştır, kardeş kavgasından varlık sebebi olarak ortaya çıkarılmaya gayret eden insanlar, siyasi hayatlarını devam ettirmeye çalışan insanlar maalesef bugün, bu atmosfer içerisinde inanın kendi oylarının potansiyellerinin arttığını görünce ne düşünüyorlar, kendi vicdan muhasebelerini yapmalarını kendilerine tavsiye etmek istiyorum. Düşünün bir kere 30 yıldır, 25 yıldır 5 binin üzerinde asker, 5 bin civarında da güvenlik görevlisi, korucu şehit olmuş. 30 binden fazla insan hayatını kaybetmiş. Hiç kimse bunun sebebini araştırmamış, 'niye, çözüm üretelim' diye gayret göstermemiş. Ama bağırmış. Bize diyorlar ki 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez' dediğimizde niye kızıyorsunuz. Kızmıyoruz, 'Niye bugüne kadar gayret göstermediniz' diye kızıyoruz. 'Niye bu akan kanı durdurmak için elinizde ne imkan varsa onu kullanmadınız, başkalarıyla paylaşmadınız' diye kızıyoruz. 'Bu konuda gayret gösteren insanların önüne niye engel oluyorsunuz' diye kızıyoruz.

40 yıllık partinin bu konuda herhalde en ufacık da olsa bir çözüm önerisi vardır, zihinlerinde oluşmuş fikir kırıntısı vardır. 86 yıllık olduğunu iddia eden bir partinin, bu ülkedeki sorunlar, problemlerle ilgili muhakkak çözüm önerileri vardır. Var olan çözüm önerilerini internet sitelerinden kaldırıyorlar. Bütçe görüşmelerinde Sayın Başbakan gösterdi, (Bak) dedi, hayır o (Yok) dedi. Arkasından resmi mühürlü olduğunu görünce, ertesi gün basın mensupları bakmışlar ki, internet sitelerinden kaldırmışlar. Bu kadar ilkesizlik olmaz. Basın mensuplarının söylediğine göre, internet sitesinden kendilerinin hazırladığı 4 raporu kaldırmışlar. Ama bu bilgi çağı öyle bir çağ ki, gençlik kolları başkanımız da bu konuda uzman bir arkadaşımız, eski tarihe girme imkanı varmış. 1996 yılındaki Cumhuriyet Halk Partisi'nin internet sitesine ne kadar silersen sil ulaşma imkanı varmış. Medya bu işi biliyor, ulaşmış, 1996'daki internet sitesindeki orijinal haliyle, 2009 yılındaki tahrif edilmiş hali arasındaki farkı da bulmuş. Artık hiçbir şeyi, hiç kimseden saklama imkanı içerisinde olamazsın. Devir şeffaflık devri, şeffaf olan insanların cesaretli olma devri. Çünkü kendinden emin olan insanlar cesur olurlar, kendinden emin olan insanlar şeffaf olurlar.''

-İÇ BARIŞ VE HUZURUN ÖNEMİ-

Bu süreci, olumlu, iyi bir şekilde götürebilmek için Türkiye'nin iç barışa, iç huzura ihtiyacı olduğunu ifade eden Elitaş, Büyük Önder Atatürk'ün ''Yurtta sulh, cihanda sulh'' sözlerinin önemini vurguladı. Atatürk'ün sözünün çok iyi algılanması gerektiğini belirten Elitaş, demokratik açılım çalışmaları sonucunda yapılacak düzenlemeler, kurulacak komisyonlar hakkında bilgi verdi.

Demokratik açılım sürecinde ana dilde eğitim ve ibadet konusunda yapılacak çalışmalara da değinen Elitaş, sözlerini şöyle tamamladı:

''Mesela o bölgedeki insanlarımızın bir kısmı kendi ana dillerini konuşuyorlar, Türkçe'yi öğretememişler bugüne kadar ki iktidar olan insanlar. Öğretme gayreti içerisinde de olmamışlar. Bu insanlara dini vecibelerini yetire getirebilmek için hoca efendilerin, o dilde, farklı bir dilde vaaz edebilmelerine, hutbe okuyabilmelerine imkan tanıyan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yapacağı bir işlem, eylem. Yine, Kur'an-ı Kerim'in meali. Türkçesi var, İngilizcesi var, Farsçası var, Almancası var, Rusçası var, hatta Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaptırdığı mealler var. Kendi dinini en iyi şekilde öğrenme gayreti içerisinde olmuş insanların ve yüzde 99'unun Müslüman olduğunu söylediğimiz bu ülkedeki insanların kutsal kitaplarını kendi dillerinden anlayabilmek için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın veya herhangi birisinin, yani farklı bir dilde tercüme etme imkanının yasaklanmayacağı açılım sürecinin içerisindeki en önemli unsurlarından birisi bu.''

14 Aralık 2009 Pazartesi

bahçeliyi çıldırttılar

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'nin tehlikeli bir cepheleşme sürecine sürüklendiğini iddia ederek, "İnsanlar daha önce komşu, bakkal, manav, işçi, memur, dost ve arkadaş olarak gördükleri kişilerde, etnik köken ve mezhebe dayalı kimlik sorgulamaya başlamışlardır. Bu gidişatın, iddia edildiği gibi barış ve huzurla, demokrasi ve hürriyetle, kalkınma ve refahla, kaynaşma ve kardeşlikle hiçbir ilgisinin olmadığı milletimiz tarafından anlaşılmıştır" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda 2010 Bütçesi'nin tümü üzerindeki görüşmelerde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) grubu adına konuşan Genel Başkan Bahçeli, 2009 bütçe yılının, Türk milleti açısından üzüntü verici olayların, hayal kırıklığı ve talihsizliklerin yaşandığı bir yıl olduğunu öne sürerek, "Bizi biz yapan, bir arada tutan ortak değerlerin kaynaştırıcılığı yerine, tarihi ve kültürel derinliği olmayan yapay farklılıkların ayrıştırıcılığı üzerinden siyaset yapıldığı bu dönemde iktidar gücü, kronikleşen sorunlara çözüm üretmek için kullanılmak yerine istismar, gerilim ve kutuplaşma yönünde kullanılmıştır. Sorunlar karşısında başarısızlığa uğranılan her durumda geçmişi suçlama geleneği sürdürülmüştür. Vatandaşın ekonomik ve sosyal hayatına ilişkin beklentilerinin boşa çıktığının farkına varıldığı her durumda mutlaka bir istismar vesilesi bulunmuştur. Sistemli gayretlerle yıpratılan devlet ve toplum hayatımızın hemen her alanında yaşanan kutuplaşma ve cepheleşmeler giderek derinleştirilmiştir" diye konuştu.

Bahçeli, ekonomik gelişmelerin de, yaşanan genel bunalımdan farklı bir seyir izlemediğini, yatırımların azaldığını, üretimin daraldığını, borçlanmanın arttığını, yoksulluğun derinleştiğini, çığ gibi büyüyen işsizliğin sosyal hayatı tehdit eder hale geldiğini iddia etti. Siyasi ve ahlaki çürümenin devlet ve toplum hayatını kapladığını savunan Bahçeli, bunun sonucunda devlete ve adalete olan güven duygusunun zedelendiğini öne sürdü.

Yürütülen dış politikanın da Türkiye'nin milli menfaatleri bakımından kaygı verici olduğunu ileri süren Bahçeli, herkesin huzur içinde olacağı bir güvenlik sistemi ve herkesin adaletine güvendiği bir yargı sisteminin tesis edilemediğini savundu. Etnik tahriklerin arttığını savunan Bahçeli şöyle konuştu:

"Türkiye tehlikeli bir cepheleşme sürecine sürüklenmiştir. İnsanlar daha önce komşu, bakkal, manav, işçi, memur, dost ve arkadaş olarak gördükleri kişilerde, etnik köken ve mezhebe dayalı kimlik sorgulamaya başlamışlardır. Ve bu gidişatın, iddia edildiği gibi barış ve huzurla, demokrasi ve hürriyetle, kalkınma ve refahla, kaynaşma ve kardeşlikle hiçbir ilgisinin olmadığı milletimiz tarafından anlaşılmıştır. Yüzleşme adı altında milli tarihimizi karalama kampanyaları milli sorunları sözde çözme iddialarıyla hız kazanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada vatandaşlarımızın geleceğe daha umutlu bakmasını sağlayacak bir ekonomik ve sosyal yapı söz konusu değildir. Bütün bunların milletin gözünden kaçırılması için, aklın, izanın, gerçeklerin karartılması için maddi çıkar ilişkileri tesis edilen yandaş medya oluşturulmuştur. Bütün çabalara rağmen hükümetin sipariş verdiği haber ve yorumları yayınlamakta direnen medya unsurlarına ise baskı ve dayatma başlatılmıştır."

Bahçeli, 2009 yılında ekonomik sorunların hiçbir dönemde olmadığı kadar milleti zayıf ve yorgun düşürdüğünü, uluslararası ilişkilerin ağır bir zafiyet göstermeye başladığını ve bölücü saldırıların, devlete ve millete yönelik meydan okumaların toplumda tehlikeli bir gerilim ortamını ortaya çıkarttığı kaybedilmiş bir yıl olarak hatırlanacağını iddia etti.

"UÇURUMUN KENARINA GELEN DEVLET VE TOPLUM HAYATI CİDDİ BEKA SORUNUYLA MUHATAP"

Türkiye'nin, başarısız bir yönetim altında varlığı ve bütünlüğü tartışmalı bir hale geldiğini, ardı ardına yaşadığı buhranlarla köşeye sıkıştığını öne süren Bahçeli, hareketsiz ve kontrolsüz olarak uçurumun kenarına gelen devlet ve toplum hayatının, hiçbir dönemde olmadığı kadar ciddi beka sorunuyla muhatap olduğunu iddia etti. Siyasetteki dengenin ve istikrarın kaybının, toplumda cepheleşmeyi teşvik ettiğini, hayatın her alanında yozlaşma, ahlaki çöküntü, değer ve norm zedelenmesi yaşanmaya başladığını savunan Bahçeli, "Kültürel gerçeklerimizden ve toplumsal temellerimizden kopan ekonomik sistemle birlikte, milletimiz çok büyük bir açmazın ortasına düşmüştür" dedi. AK Parti kadrolarının, ekonomik meseleleri samimiyetle çözmeyi aklına dahi getirmediğini öne süren Bahçeli, ekonomik sistemin küresel alana aşırı bağımlı yapısı ve insanı dışlayan mekanik kurgusunun, zaten birikmiş sorunların kalıcı olarak çözülmesini zorlaştıran başlıca faktörler arasında yer aldığını söyledi.

Hatırı sayılı süredir serbestleşme ve küreselleşmeyle birlikte yürüyen krizlerin, finansal işlemlerdeki kontrol ve gözetim eksiklikleriyle birleşince doğal olarak etki alanını daha da genişlettiğini dile getiren Bahçeli, dünya genelinde, aşırı ve anormal kar istekleriyle etik değerlerin üzerinin örtüldüğünü, çığırından çıkan bir ekonomik düzenin ahlaki değerlerden uzak alt yapısının oluşturulduğunu söyledi. Bahçeli, ekonomik düzenin mağdurları ve kaybedenlerinin belli olduğunu dile getirerek, "Bunlar, dünyanın her yanında
yaşayan ve aralarında milyonlarca vatandaşımızın da bulunduğu milyarlarca yoksul, çaresiz, umutsuz ve sağlıksız kitlelerden başkaları da değildir" dedi.

"KRİZ TEĞET GEÇTİ DENİLDİKTE İŞSİZLİK ARTTI"

Hükümetlerin her zaman için ekonomiyi denetleyici ve yönlendirici politika aletleri bulunduğuna işaret eden Bahçeli, etkinlikle kullanılması halinde bunların, ekonomik krizleri sınırlarken, krizden çıkışı da kolaylaştırabileceğine dikkat çekti. Bütçe politikasının, bunun en belirginlerinden olduğunu belirten Bahçeli, AK Parti hükümetinin izlediği yanlış ve hatalı politikalar neticesinde bu hususların hiç birisinin gerçekleşmediğini iddia etti.

Küresel alanda cereyan eden krizin, içteki olumsuzluklar ve beceriksizlikler sayesinde ve aynı zamanda ekonomik sistemin tabiatında yer alan krize yatkınlıkla birleşince ortaya çok büyük maliyetlerin çıktığını savunan Bahçeli, ekonomideki alaborayı, bir teknenin alaborasıyla karıştıran iktidar zihniyetinin tedbir almakta inat edince bugün yaşanan ve her alana bulaşan kapsamlı problemlere kapı aralandığını söyledi. Bahçeli, birbirinden kopuk tedbirlerle krize karşı mücadele ettiğini öne sürdüğü siyasi iktidarın, her şeyden önce ekonomideki açmazları tahlil ve izah
edecek bir görüş genişliğine sahip olmadığını her fırsatta gösterdiğini savundu. 7 yıldır iktidar sorumluluğunu taşıyan AK Parti'nin kendisine tanınan fırsatları birer birer heba ettiğini, en müsait şartlarda dahi ekonomik problemleri çözemediğini öne süren Bahçeli, ekonominin, dış etkenlerdeki gelişmelerden dolayı oransal büyümesini ve sanal gelişmesinin de yanlış yorumlandığını belirtti.

'Kriz teğet geçti, en az etkilendik, bize bir şey olmaz' denildikçe yüz binlerce vatandaşın işsiz kaldığını,
fabrikaların kapandığını, her ocaktan feryatlar yükseldiğini iddia eden Bahçeli, krize fırsat gözüyle bakıldıkça, krizin acı ve katlanılamaz yüzünü daha çok yoksulluk, sefalet ve şikayet olarak gösterdiğini söyledi.

"2010 BÜTÇESİ AK PARTİ'NİN KENDİSİ GİBİ İNANDIRICILIKTAN UZAK"

Kriz nedeniyle kamu giderlerindeki artış ve gelirlerdeki azalma sonucunda bütçe açığının 2009 yılı sonunda 62 milyar 824 milyon TL, bütçe açığının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya oranının ise yüzde 6.6 olarak gerçekleştiğini ifade eden Bahçeli, "Krizin etkisiyle bozulan kamu mali dengelerinin düzelmesi yönünde önümüzdeki yılda da ümitvar olmamızı sağlayacak bir gelişme söz konusu değildir. 2010 yılı bütçesi krizden çıkışı sağlamayacak, krizi toplumsal yapıya daha çok yayacak bir nitelik gösterecektir.

Bütçe açığındaki tehlikeli artış başkaca bir yorum yapmamıza gerçekten de mani olmaktadır. 2010 yılı bütçesi bu haliyle sosyal yönü olmayan, kamu görevlilerini gözetmeyen, milletimizin sorunların altında ezileceğini tescil eden bir özelliğe sahiptir. 2010 Yılı Bütçesi bu haliyle inandırıcı olmaktan uzaktır ve aynı zamanda yetersizdir. Bundan dolayı Türkiye ekonomisi, önümüzdeki yılı da büyük zorluklar içinde geçirecek, milletimiz adına umut verici gelişmeler yaşanmayacaktır.

Kendisi gibi inandırıcılıktan ve samimiyetten mahrum bir bütçe hazırlayan AK Parti iktidarıyla gelecek yıl da şimdiden kaybedilmiştir. Büyük bir ekonomik krizin içinden çıkış arayan ülkemiz, önümüzdeki yılın bütçesiyle hiçbir sorunu aşamayacak, 'ne yapalım dünyada da kriz var' diyen bakış açısıyla hükümet teslimiyetçi tutumunu ekonomide de sürdürecektir. Bu bütçede hükümet işsizlik sorununun çözümünde devleti devre dışı bırakmış, istihdamı özel sektörün inisiyatifine terk etmiştir. Ne var ki daha şimdiden 50.1 milyar TL olarak öngörülen
bütçe açığı ile özel sektörün kullanacağı finans imkanlarını kendine kullanacağını da ilan ederek özel sektörün yatırım konusunda da önünü kesmiştir."

2010 yılının da heba edilen bir yıl olacağının anlaşıldığını savunan Başbakan Erdoğan, bütün verilerin 2010 yılının, 2009 yılından daha zor olacağını gösterdiğini iddia etti.

Erdoğan ve Bahçeli DTP için ne dedi?

Gazetecilerin Başbakan Erdoğan'a DTP'nin bugün Diyarbakır'da yaptığı toplantıda, bağımsız kalan milletvekillerinin, milletvekilliğinden istifa etme kararı aldıklarını hatırlatmaları üzerine 'Onlar kesin kararlarını vermişler, ama biz parti olarak henüz kararımızı vermiş değiliz' dedi..

ŞAHİN: ÜZERİME DÜŞENİ YAPARIM

Şahin, gazetecilerin, sorularına, ''Kendi takdirleridir. Meclise geldiğinde İçtüzüğün gereğini yaparım'' dedi.

Mehmet Ali Şahin, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk'un 29 Aralık'ta mahkemeye ifade vermeye gideceğini, bu konuda Meclisin tutumunun ne olacağına ilişkin soruya, ''O doğrudan Meclisi ilgilendiren bir konu değil'' karşılığını verdi.

BAHÇELİ: KARARA SAYGILIYIM

Bahçeli, eski DTP milletvekillerinin toplu istifa kararına saygı duyduklarını söyledi.

Kapatılan DTP'nin bağımsız kalan milletvekillerinin toplu istifa kararına ilişkin soru üzerine Bahçeli, "Bilemiyorum. Onların siyasi tercihleri. Bugün toplantıları vardı. Böyle bir tercihte bulunmuşlar. Saygı duyarız" diye konuştu. İstifaların Genel Kurul'a gelmesi halinde nasıl bir tavır takınacaklarının sorulması üzerine Bahçeli, "Hele bir gelsin bakarız" dedi.

Etiketler

sayaa

yükleme oyunları seçim sonuçları
 
sayfa_f1d9fabdd31b3d2d.html