Son anketler,adaylar,2011,,anket sonuçları,il il milletvekilleri,aday isimleri,Son anketler,seçim sonuçları

28 Ağustos 2010 Cumartesi

kırıkkale sivil toplum örgütü evet diyecek referanduma

Yenidoğan Mahallesi Hüseyin Kahya Parkı'nda basın açıklaması yapan 22 STK üyesi, bastırdıkları broşürleri de halka dağıttı.
Üyeler adına açıklama yapan Zafer Vakfı Genel Başkanı Kenan Çakırca, 12 Eylülde yapılacak referandumda kendini millete karşı ayrıcalıklı görenlerle, millet iradesini savunanların ortaya çıkacağını savundu.
 Referandumda, 22 STK'nın ''evet'' oyu kullanacağını açıklayan Çakırca, neden ''evet'' diyeceklerini, ''Emeğin veözgürlüklerin topyekun saygın olması, yargıçlar devletine değil, hukuk devletine, krize, gerginliklere, çatışmalara değil seçilmişlerin iradesine ve idaresine, barış, kardeşlik ortamına demokratikleşmenin önündeki mevzuat engelinin kaldırılması ve darbecilere karşı durmak için'' sözleriyle anlattı. Çakırca, 12 Eylül'ü darbeyle kirlettiler, 'evet' ile temizleyeceğiz'' dedi.
 Anayasa değişikliğine ''evet'' oyu verme konusunda karar alan kuruluşlar şöyle:
 Anadolu Genç İşadamları Derneği (AGİAD), Bab-ı Ali Vakfı, Beşinci Mevsim Derneği, Dolunay Derneği, Geylani Hizmet Vakfı, Hasret Derneği, Hayrat Vakfı, İhya-Der, Kırıkkale İlim Yayma Cemiyetti, Kırıkkale İHL Mezunları ve Mensupları Derneği, Memur Derneği, Küm-Der, Keder, Seher Derneği, Teknik-Der, Tüm Çader, Vuslat Eğitim Kültür ve Çevre Derneği, Yeni Asya Gazetesi Vakfı, Yağmur-Der, Zafer Vakfı ve Ravza İlim Kültür Derneği.

referandumda evtçiler taksimde

referandum anketi,referandum sonuçları

Bu büyük gücü kamuoyuna tanıtmak için 'Evet'ler bir araya geliyor, gruplar birleşiyor. Ortak hareket edenlerin sayısı 100 binleri geçti. Daha fazla eşitlik, özgürlük, barış ve demokrasi için 'Evet' diyenlerin Facebook'ta hayata geçirdikleri "EVET"çi sayfaların buluşmasına kamuoyundan büyük destek geldi.Sosyal paylaşım siteleri ile referandumda 'EVET' oyu kullanacak olanların Tüneldeki basın açıklamasına ünlü sanatçılar, sporcular, akademisyenler, gazeteciler, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve çok sayıda Facebook kullanıcısı katılıyor.
Sivil Anayasayı destekliyorumhttp://www.facebook.com/Sivilanayasayidestekliyorum  ve
Referanduma Evet http://www.facebook.com/12eylulreferandumunaEVET  sayfalarının 100 bin kişiyi bulan üyeleri 29 Ağustos Pazar günü saat 12.00'de Taksim'de buluşacak.

26 Ağustos 2010 Perşembe

en son referandum anketi sonucu

Son referandum anketine göre karar veren kararsızlar 'Hayır' cephesinede bir kıpırdanma oluştururken 'evet' cephesinde de yükselme var.

ANDY-AR Araştırma Şirketi'nin 24 ilde toplam  bin 561 kişi ile görüşerek yaptığı referandum anketine göre 'evet' oranı kamuoyuna açıklanan son araştırmalarda olduğu gibi önde ve düzenli bir artış da söz konusu. Araştırmaya göre 'Evet' diyenler: yüzde 48,4, 'Hayır' diyenler; yüzde 41,4 'Kararsızlar' ise 10,5 oranında.

Kararsızlar dağıtıldıktan sonra bu oran, 'Evet' diyenler; yüzde 53,4, 'Hayır' diyenler ise; yüzde 46,6 oranında çıkıyor.

ANDY-AR'ın raporuna göre kararsız seçmenin belli bölümü de referanduma sayılı günler kala artık karar vermiş ve bu durum 'hayır'cıların da yükselmesine neden olmuş durumda.

Şirket 
geçtiğimiz ay yayınlanan raporunda 14,3 oranında olan 'kararsızların' son çalışmada yüzde 10,5'e düştüğünü, tercihini yapan 4,2 oranındaki kararsız seçmenin de 'Hayır' oylarının artmasında etkili olduğunu belirtiyor.



25 Ağustos 2010 Çarşamba

yarın seçim olsa ak partinin oyu

SON ANKETE GÖRE OYUMUZ YÜZDE 42.5
İşte Çelik'in o sözleri

Ak Parti dışındaki diğer partilerin Türkiye'nin tamamında etkinlik gösteremediğini ileri süren Hüseyin
Hüseyin Çelik AKP'nin oy oranını açıkladı
Çelik, 'BDP de MHP de CHP de her yere çekinmeden gidebilmelidir. Yerelleşme kabul edilebilecek bir durum değildir. AKP öyle değildir. AKP’nin oyu son çıkan ankete göre %42,5. CHP ve MHP Türkiye’nin her yerinde siyaset yapabilen siyasi partiler olmalıdır. AKP 63 ilde 1., diğer illerde 2.partidir.' diye konuştu.

24 Ağustos 2010 Salı

18 dernek evet dedi

Ümraniye İl Dernekleri Platformu, düzenlediği bir basın toplantısı ile 12 Eylül'de yapılacak referandumda "Evet" oyu kullanacaklarını açıkladılar. Platform, yaptığı açıklamada demokratikleşme vurgusu yaptı.
Çeşitli il derneklerinin bir araya gelerek oluşturduğu Ümraniye İl Dernekleri Platformu, Ümraniye Sondurak Mevkii'nde bulunan Gümüşhaneliler Derneği'nde düzenlediği bir basın toplantısı ile 12 Eylül'de yapılacak referandumda evet oyu kullanacağını söyledi. Hükümetçe hazırlanan yasanın demokratikleşme yolunda önemli bir adım olduğunu ifade eden platform, 12 Eylül'e verilecek evet oyları ile Türkiye'nin özgürlükler alanında büyük mesafe kat edeceğini söyledi.
Anadolu Rumeliler, Van, Yozgat, Sivas, Gümüşhane, Bayburt, Bolu, Kastamonu, Rize, Erzurum, Ordu, Serhat İlleri-Kars-Ardahan-Iğdır, Bingöl, Tunceli Çemişgezek, Çorum, Sinop, Çankırı, Şile Ağva derneklerinden oluşan Ümraniye İl Dernekleri Platformu'nun açıklaması şöyle:
            "Ülkemizin birlik ve beraberliğini bozmak, büyümesini ve gelişmesini engellemek ve kardeşlik bağlarını koparmak isteyenlere, bu ülkenin geleceği için, birlik beraberlik ve kardeşlik için tek vücut olduğumuzu göstermek için bugün burada bu açıklamayı yapmak için bir araya geldik.
            Ülkemizde bugün dahi vesayetten kurtulamamış bir demokrasi vardır. Vesayetten kurtulmuş, sivil ve demokratik bir anayasa özlemi içerisinde olan halkımızın hislerine tercüman olacak bir değişim ile karşı karşıyayız. Bu değişim tam anlamı ile halkımızın isteklerini karşılamasa da bu konuda atılan en önemli adım olduğunu düşünüyoruz. Sivil ve demokratik anayasa özlemi içerisinde olan herkesin atılan bu adıma destek vermesi gerektiğine inanıyoruz
            Bizler sivil toplum kuruluşu temsilcileri olarak bu değişikliği birileri istiyor diye destekleyip, birileri istiyor diye de desteklememe durumunda değiliz. Bu bir seçim değil, anayasa değişikliğinin halkoylamasıdır. Bu anayasa değişikliği ne evet diyen siyasi partilerin tekelindedir, ne de hayır diyenlere rağmen yapılan bir değişikliktir.

Bizler bu değişiklik paketinin bir siyasi partinin anayasası olarak görülmesini kabul etmiyoruz. Bu anayasa değişikliğini halkın anayasası olarak görüyoruz. Yapılan değişiklikler değişikliği yapan siyasi parti menfaatine değil halkın yararına yapılan değişiklikler olduğuna inanıyoruz. Doğru yapılan kimin tarafından yapılırsa yapılsın desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.
            Özgürlükler için, hukukun üstünlüğü için, terörün beslendiği alanları yok etmek için, birlik beraberlik ve kardeşlik içerisinde yaşayabilmek için, ülkemizin insanımızın ve özellikle çocuklarımızın geleceği için demokratik ve sivil bir anayasaya atılan bu adımı desteklediğimizi tüm kamuoyuna açıklıyoruz.
Pakette yer alan maddelerle darbe anayasasında önemli bir değişiklik yapılmış olacak, kısmen de olsa ülkemizin hak ettiği sivil, demokratik ve özgürlükçü anayasal hakların önü açılmış olacaktır.
Geleceğimizi oylayacağımız bu referandumda, yargı bağımsızlığının sağlanması, anayasa mahkemesinin yapısının geniş katılımlı şekle kavuşması, darbelerin bir daha yaşanmaması, fişlemenin tarih olması, her türlü vesayetin ortadan kalkması, sendikal haklara kavuşulması ve daha birçok hukuk, demokrasi ve özgürlük maddeleri için, anayasa'nın değiştirilmesine sivil toplum kuruluşları olarak 'EVET' diyoruz.
Bu değişiklerin bizi hak ettiğimiz hukuk ve yaşam standartlarına bir adım daha yaklaştıracağına inandığımız için 'EVET' diyoruz.
 Özlemini duyduğumuz özgürlük ortamının kapısını aralayacağı ve sivil bir anayasanın ilk adımı olacağı için 'EVET' diyoruz.
            Tamamı ile sivil bir anayasa yapıldığı ve tam demokrasiye geçildiği günleri özlemle bekliyor, siz değerli basın mensubu arkadaşlarımıza teşekkür ediyor, saygılar sunuyoruz."

22 Ağustos 2010 Pazar

referandum anketi

Temmuz ayı sonuçlarına göre referandumda Anayasa değişikliğine destek, önceki aya oranla 9.4 puan artarak 45.8’den 55.2’ye yükseldi. “Hayır” oyları ise 54.2’den 44.8’e geriledi.



elezığda referanduma evet

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Elazığ Şubesi'nde düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Elazığ İlim ve Hayra Hizmet Vakfı Başkanı Resul Şahin, anayasalarınfarklı siyasi düşünce, kanaat, inanç, sosyal sınıf ve statüden insanların barış içinde bir aradayaşamasının ortak kurallarını gösterentoplumsal sözleşmeler olduğunu ifade etti. Şahin, ''Yürürlükteki 1982 Anayasasıolağanüstü bir dönemde yapıldığı içintoplumsal barışın sağlanmasında ve sorunların çözümünde yetersiz kalmaktadır. Kişilere karşı devleti koruyan ve halk iradesi üzerinde vesayetçi bir anlayışın ürünü olan 1982 Anayasasının değişmesi ve insan haklarına dayalı, sivil bir anayasanın hazırlanması konusunda toplumda görüş birliği oluşmuştur'' dedi.
Şahin, 1982 Anayasası'nın 1990'lı yıllardan sonra 83 maddesinin değiştirildiğini, ancak bu değişikliklerin hiçbirinin vesayetçi ruhuna dokunmadığını dile getirerek, şunları söyledi:
''İçerdiği maddelerle birçok konuda özgürlüklerin alanını genişletecek, halkiradesi üzerindeki vesayet araçlarını zayıflatacak bu değişiklikleri, yeterli olmamakla beraber çok önemli buluyor; halkımızın değerlerine uygun,ihtiyaçlarına cevap verecek sivil, özgürlükçü ve adaleti tesis etmeyi amaçlayan yeni bir anayasa talebimize kapı aralayacağı ümidiyle destekliyoruz. Elazığ'da bulunan 50 sivil toplum kuruluşu olarak 'evet' diyoruz. Tüm halkımızı 12 Eylül referandumunda 'evet' demeye çağırıyoruz.

referanduma evet

Gündoğdu, Memur-Sen Afyonkarahisar İl Temsilciliği tarafından Garden Kale Otel'de verilen iftar yemeğine katıldı. Burada birkonuşma yapan Gündoğdu, referandumda'evet' denilmesi için Memur-Sen'insorumluğunun çok fazla olduğunu kaydetti. Gündoğdu, Memur-Sen'in 'hayır' demeye hakkı olmadığını belirterek, bu yüzden 'evet' demek zorunda olduklarını ifade etti.
Gündoğdu, şunları kaydetti:
''Böyle bir sorumluluğumuz var. Dün toplu sözleşme istiyorduk, şimdi toplu sözleşme hakkımız pakette. Dün yargı reformuna ihtiyacımız vardı, 367 dayatması ile 411 milletvekilinin başörtülü kızların üniversitede serbestçe yapılsın dediği kararı 7 yargıcın yok sayması bu ülkenin demokratik devlet değil, yargıçlar devleti olduğunu göstermektedir. Açık söylüyorum. Başörtüsü gibi evrensel olgumuzun gereği doğuştan gelen haklar yasa ile anayasa ile serbest kılınamaz yasa ile anayasa ile yasaklanamaz hiçbir yargıcın da bunu yasaklamaya gücü yetmez.''
Gündoğdu, anayasa paketinin 'darbecilerle hesaplaşmayı' beraberinde getirdiği ve 'darbecileri koruyan' geçici 15. maddeyi anayasadan çıkarttığını hatırlatarak, ''Milletin bu zamana kadar yapmış olduğu en güzel  bu olacaktır. Referandumda evet denmesi ile 72 milyonu kucaklayacak öteki oluşturmayacak milletin anayasasını oluşturmak üzere evet ufkudur ki, Memur-Sen ailesine düşen en önemli görev de budur'' dedi.

AKparti referandum anketleri sonuçları

İktidar partisi, demokratikleşme sürecinin önemli bir merhalesi olarak gördüğü12 Eylül’deki referandumu çok önemsiyor. Sandıktan “Evet” oyu çıkması için yoğun bir kampanya yürütürken, siyasi hesabın seçimde görülmesini istiyor.
Doğrusu da budur. İlk defa anayasaya sinmiş 12 Eylül ruhunu temizleme, temel hak ve özgürlük alanlarını genişletme çabasının kısır siyasi çekişmeye heba edilmesi, ülkenin geleceği için yazık olur.
Hesabı olan, çok değil 2011 Haziran-Temmuz döneminde yapılacak genel seçimde bu hesabı görür, istediği siyasi partiyi iktidara taşır veya muhalefete mahkum eder.
O halde son durum nedir?
AK Parti üç ayrı araştırma kuruluşu Denge, ANAR ve Metropol’e kısa aralıklarla anketler yaptırıyor, il il toplumun nabzını ölçüyor. Üç şirketin verileri birlikte değerlendirildiğinde, “Evet” oyları yüzde 54-56 aralığında değişiyor.
Oy artışında, MHP ve BDP tabanından “Evet” oylarına yönelişin etkili olduğu söylenebilir. PKK’nın “eylemsizlik kararı” ve BDP’nin boykot kararını yeniden gözden geçirme girişimleri, mevcut eylem planlarının kitlesel nitelik kazanamaması ve ilave olarak Ramazan ayının kutsallığı çerçevesinde görülmelidir.
Ramazan’da kan dökülmesi halinde tabanda yaratacağı infialin şiddetini tahmin eden terör örgütü ve siyasi uzantıları, halkın demokratik iradesine çarpan boykot kararını gözden geçiriyor . “Devletle anlaşıyoruz” söylemi ise referandum öncesi kuyruğu dik tutmanın başka türlü ifadesidir.
Eylem kabiliyetinin sıfırlandığı kış aylarında genellikle “ateşkes” ilan eden PKK, Ramazan’da yeni bir oyun peşinde. Mecliste anayasa değişikliği oylamalarında “Evet” oyu kullanmayan ve demokratik açılımı akamete uğratanlar, tercihlerini değiştirmek için, sandığa üç beş gün kala nasıl bir gelişme bekliyor olabilir?
Yine de yanılmayı çok isterim. Akan kanın durması için samimi olurlar, şartsız silah bırakıp barış sürecine katkı sunarlar. Terör ve şiddet, demokratikleşme çabaları önündeki en büyük engeldir.
Tekrar ana konumuza dönecek olursak, SP ve BBP tabanının büyük ölçüde “Evet” yönünde oy kullanacağı tahmin ediliyor. Genel kanı bu yöndedir. Ancak, Erbakan çizgisindeki “Ulusalcı” grubun “Hayır” kullanma ihtimali yabana atılmamalıdır.
Referandumdaki evet-hayır dengesini değiştirecek ve nüfus yoğunluğu birinci sırada olan İstanbul’da ibre, “Evet” yönünde. Ankara’da tersi. Son yerel seçimde CHP ve MHP oylarını topladığınızda, Ankara’da “Hayır” oylarının az farkla da olsa öne geçmesi doğal karşılanabilir.
Tahmini olarak bölgesel oy dağılımı yapıldığında; Orta Anadolu, Hatay’dan başlayarak Doğu’ya uzanan Güneydoğu hattı, Doğu’dan Kars’a doğru uzanan ve Karadeniz’in doğusunu kapsayan bölge “Evet” oylarının yüksek olduğu bölgeler. Ege, Akdeniz ve Trakya’da “Hayır” oylarının genel olarak “Evet” oylarının üzerinde olduğu anlaşılıyor.
Aslında bu tablo, son seçim sonuçlarının bölgesel dağılımı yapıldığında siyasal tercihlerin referandumda da hayli etkili olacağı sonucunu doğuruyor. Oysa
burada önemli olan, ideolojik saplantılara teslim olmadan ülkenin gelecek projeksiyonuna göre tercihlerin belirlenmesidir.
Her şeye rağmen, 12 Eylül Anayasası’nın değiştirilerek daha demokratik bir metne dönüştürülmesi çabasına iktidar partisi oyları üzerinde teveccüh gösterilmesi, toplumsal olgunluğun geldiği aşamayı göstermesi bakımından önemlidir.
Burada dikkat çekmek istediğim bir başka husus, “kararsız” seçmen kitlesinin giderek safını belirlemeye başlamasıdır. Üç araştırma kuruluşunun anketlerinde başlangıçta yüzde 30-35 aralığında gözüken “kararsız” seçmen kitlesinin yüzdesi, şimdi 20’nin altına düştü. Liderlerin meydana çıkmasından sonra tercihlerin giderek yüksek oranda belirginleşmesi, 12 Eylül’e doğru performanslarının önemini daha da arttırıyor.
Son düzlükte “Evet” oyları önde ve ibre yukarı doğru...
Şunu kabul etmek gerekir, Türkiye’deki siyasal tercihlerin dağılımı, çoğu zaman sosyolojik kriterlerle açıklanmayacak kadar girifttir. İki seçim arasında kitlesel oy kaymalarının olmayacağı varsayımı, Türkiye’de yıkılmıştır.
Bazen bir cümle, bir bakış, bir söz sonuca doğrudan etki yapabiliyor, 7.4 şiddetinde hasara yol açabiliyor. Referanduma kalan sayılı günler, bir maçın uzatma dakikaları gibidir, hataların telafisi güç olduğu evredir.
Umarım, Türkiye, daha aydınlık bir geleceğe “Evet” der. Tersi olursa da halkın iradesine herkesin saygı göstermesi gerekir.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir daha darbe olmasın diye 'evet'

Ünlü yönetmen Sinan Çetin, referandumda 'evet' oyu kullanacak. Çünkü bunun darbelere son vereceğine inanıyor. Anayasa paketine 'Hayır' demek için hiçbir gerekçe olmadığı düşüncesinde. Çetin, çevresindeki 'hayır' demeyi düşünen aydınların hiçbirinden gerekçeleri konusunda tatmin edici cevap alamamış. "Bu korkunç bir ideolojik cehennemdir." diyor.
Demokratik açılım sürecine verdiği katkıyla öne çıkan Yönetmen Sinan Çetin, anayasa değişikliğine de destek veriyor. 12 Eylül referandumunda 'evet' oyu kullanacağını açıklayan Çetin, 'hayır' demeyi düşünen kesimlere yönelik de ilginç tespitler yapıyor. "Rastladığım bütün aydınlara soruyorum, 'hayır' diyenlerden tek bir tatmin edici cevap alamadım." derken 12 Eylül'de en büyük zararı Türk aydınının gördüğüne işaret ediyor. Bazı kesimlerin referandumda 'evet' oyu vermeleri halinde bunun AK Parti'ye yarayacağı yönünde düşünceler olduğuna dikkat çeken Çetin, "Bu korkunç bir ideolojik cehennemdir." nitelemesinde bulunuyor. Bu kişileri de 'tribünlere güzel hareketler yapan ama gol atmayı hiç düşünmeyen gösteriş meraklısı kötü futbolculara' benzetiyor. Ünlü yönetmen, "Bu bir kolektif aymazlık, davranış bozukluğudur. Velev ki oylar AK Parti'ye gitse ne olacak? Beğenirsem bir dahaki seçimde oy atarım, beğenmezsem atmam. Referandumda 'evet' oyu veren, isterse seçimlerde 'hayır' oyu verir. Sonuçta iki kere oy kullanma hakkı var." ifadelerini kullanıyor.
Sinan Çetin, demokratik çıkışlarıyla ön plana çıkan bir yönetmen. İki ağabeyi 12 Eylül darbe döneminde hapse düşüp işkenceler görmüş, kendisi de gözaltına alınmış. O yıllar onun için adeta bir korku filmi gibi geçmiş. "12 Eylül benim için korkunun zamanıdır. Sokaklarda, parklarda evlerde her an kollarımıza bir kelepçe vurulacak, korkunç işkencelerin olduğu odalara tıkılacağız korkusuyla yaşanan anların bütünüdür. 1980 can dostlarımın yıllarca hapiste yatıp, bir deri bir kemik çıktığı, büyük bir korkunun topluma hakim olduğu, rezalet ve iğrenç bir dönemdir." diye özetliyor. İki ağabeyinin de suçsuz yere yıllarca işkence gördüğünü anlatırken, "Dünyanın en şeker insanı siyasi işlerle hiçbir ilgisi olmayan Gümrük Muhafaza Müdürlüğü'nde çalışan ağabeyimi bile hapse attılar. Andımızı öğretmek için o askerlerin yaptığı işkenceler akıl almaz." diyor. Darbelerin toplumda kapanması zor, derin yaralar açtığının altını çizen yönetmen, "Darbe yapan generallerin Türk milletini askerlikten soğutma suçundan yargılanması gerekir." yorumu yapıyor. Belki de bu nedenle referandumda 'hayır' denmesine bir anlam veremiyor. "Anayasa değişikliğinin yetersiz bulunmasına itirazım yok." diyen Çetin, "Fakat yetersiz olsa bile darbe olmasını engelleyecek bir kanuna 'hayır' deme gerekçelerini de anlamıyorum." diye ekliyor. Bunu 'ideolojik körlük' olarak nitelerken kendi 'evet' oyunun gerekçelerini şöyle açıklıyor: "Devletin seçilmişler tarafından yönetilmesini sağlamak, atanmışların seçilmişlerin iş yapmasını engellemek için anayasanın arkasına saklanmasını engellemek ve bir daha darbe olmamasını garanti altına almak adına atılacak her adıma evet diyorum."

12 Eylül ittifakı



‘Hayır’ cephesi birlikte ilk pozunu verdi. CHP, MHP ve DP, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği panelde vatandaşlara, “Ülkenin kaosa sürüklenmesini istemiyorsan ‘hayır’ de” çağrısı yapıldı

Anayasa değişikliği için referandumda ‘hayır’ oyu verilmesi için ayrı ayrı mitingler düzenleyen muhalefet, bu sefer Eskişehir’deki bir seminerde bir araya geldi. MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, CHP MYK Üyesi Süheyl Batum, DP Genel Başkan Yardımcısı Ufuk Söylemez ve Doç. Dr. Ümit Kocasakal, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği panelde referandumda ‘hayır’ oyu istedi. Konuşmacılar, “Ülkenin kaosa sürüklenmemesi için sağ sol demeden hayır oyu” kullanılmasını istedi.

AKSU’DAN SONRA ARINÇ

Ünlü sanatçı Sezen Aksu’ya tepki toplayan ‘Sazan Aksu’ yakıştırmasını yapan Batum, paneldeki konuşmasında bu defa da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a hakaret etti. Arınç’ın ulusal bir gazeteye “12 Eylül’de neden ‘evet’ denmesi gerektiği” konusunda yazdığı yazısını eleştiren Batum, “Neler söylemiş? Eskiden olsa, tabi çok değerli bir politikacı olduğu için (Başkası olsa neler yumurtlamış derdik). Ama çok ayıp olur. Arınç’a göre. Bütün vatandaşlarımızın hayatını doğrudan ilgilendiren haklarmış. Öyle buyurdu, Zerdüşt. Pardon, Bülent Arınç” dedi.

BAŞÖRTÜLÜLERE HAKARET

Doç. Dr. Ümit Kabasakal’ın, “AK Parti kendi burjuvazisini oluşturdu derken orada bir sembol var. Nedir? 4x4 cipe binen, başı kapalı, ama yüzünde 17 kilo boya olanlar. Bunlar Armani markalı başörtüsü giyenler” diyerek başörtülülere hakaret ettiği panelde, MHP’li Oktay Vural da, “12 Eylül’ün üzerinden 30 geçtikten sonra hesap sormaya kalkıyorsan, buna kimse de inanmaz” dedi. Paneli; CHP Eskişehir Milletvekili Murat Sönmez, MHP Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil, DSP’li Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da takip etti. • HABER MERKEZİ

‘Evet’ takıntısı

CHP Antalya İl Başkanı Özer Ülken, Antalya Emniyeti’nin kentin çeşitli yerlerindeki panolara asılan “Madde bağımlılığına hayır, yaşama evet” yazılı afişlerinin toplatılması istemiyle valiliğe başvurdu. Ülken, gerekçe olarak afişin referandumda ‘evet’ propagandası anlamına geldiğini söyledi.

Darbe anayasası ne kadar değişse sevaptır

Prof. Baskın Oran: “Oyum kesinlikle evet. Nedeni de, darbe anayasasını tümüyle değiştirmenin imkansız olduğu bir dönemde onu ne kadar değiştirseniz sevap olmasıdır. Anayasa yargıçların devleti denetlemesine onay veriyor ama yargıçların denetlenmesine olanak vermiyor. Yargıçlar birbirlerini seçip duruyorlar ve bu sistem denetim dışı. Şimdi bir denetim mekanizması oluşacak Ayrıca yüce divan deşikikliği, sivillerin askeri mahkemede yarglanmaması, askerlerin bazı koşullarda sivil mahkemede yargılanması, sakat ve çocuklara pozitif ayrım getirilmesini de destekliyorum. Onun için oyum kesinlikle evettir.”

referandum Seçmen Bilgisi Sorgulama

12 eylül referandum Seçmen Bilgisi Sorgulama

http://www.anayasapaketi.net/content/secmen-bilgisi-sorgulama

ANAYASA DEĞİŞİKLİK PAKETİ HAYATIMIZI NASIL DEĞİŞTİRECEK?

Anayasa Mahkemesi neşter atsa da Anayasa değişiklik paketinde çok köklü yargı reformları var. Yeni değişiklikler referandumda kabul edilirse darbecilere yargı yolu açılacak

Sendikalaşmada ve işçi haklarında devrim gibi adımların atıldığı reform paketiyle birlikte askere sivil yargı yolu açılırken HSYK ve YAŞ kararlarına da itiraz hakkı geliyor

Anayasa değişikliği üzerinde yapılan kısmi iptallere rağmen, özellikle yargıda köklü değişiklikler öngörüyor. Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yapısı nitelik ve nicelik olarak değişiyor. Yüksek Mahkeme önceki gün verdiği kısmi iptal kararı iki başlıkta toplandı. Bunlardan ilki, AYM ve HSYK’da çoğunluğun görüşünün hakim olmasının önünü tıkayan, geniş tabanlı temsil esasını güçlendiren düzenlemeydi. Mahkeme, her boş üyelik için ilgili kurumlar tarafından gösterilecek üçer adaya değil, ancak bir adaya oy verilmesine ilişkin düzenlemeyi iptal etti. Diğer konu ise, HSYK’ya Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan seçilecekler arasında yer alan “iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri ve üst kademe yöneticileri” ibaresi oldu. Cumhurbaşkanı bunların dışında kalan seçeneklerden seçim yapabilecek. Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yeni durumdaki yapısı özetle şöyle olacak:

POZİTİF AYRIMCILIK

Kadınlar lehine yapılacak düzenlemeler bundan böyle eşitlik ilkesine aykırı olarak değerlendirilemeyecek. Engelliler başta olmak üzere “özel surette korunması gereken kesimler” için yapılacak her türlü değişiklik de bu kapsamda yer alacak.

EŞİTLİK İLKESİ

Anayasanın “Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10’uncu maddesinin 2’inci fıkrasına, “Bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz” ibaresi ekleniyor.

GREV VE LOKAVT HAKKI 

Anayasa’nın “Grev Hakkı ve Lokavt’ başlıklı 54’üncü maddesinde değişiklik yapılıyor. Grev esnasında oluşan maddi zarardan sendika sorumlu tutulamayacak. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin yasaklar kaldırılıyor.

YAŞ KARARLARINA YARGI
Anayasanın, “Yargı Yolu” başlıklı 125’inci maddesinde değişiklik yapılarak Yüksek Askeri Şuranın terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç, her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açılıyor.Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacak, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacak.

DARBECİLERE YARGI YOLU
Anayasanın, 12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve Danışma Meclisi’nde görev alanların yargılanmasını önleyen, geçici 15’inci maddesi yürürlükten kaldırılıyor.

FİŞLEMEYE KARŞI KORUMA 

Pakette yer alan bir başka önemli değişiklik ise kişisel verilerin korunması hakkındaki düzenleme. Fişleme eleştirileri alan daha önceki yasal düzenleme, anayasal temele oturtuluyor. Anayasa’nın, “Özel Hayatın Gizliliği” başlıklı 20’inci maddesinde değişiklik öngürülerek kişisel verilerin saklanmasında ve kullanılmasında bireylere anayasal güvence sağlanıyor. Yeni düzenlemeye göre, kişilerin ırk, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep veya diğer inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği, sağlık ve özel yaşamları ve her türlü mahkumiyetleri ile ilgili kişisel veriler işlenmesi yasaklanacak. Bu tür kişisel bilgiler üçüncü kişilere verilemeyecek, açıklanamayacak.

ASKERİ YARGITAY

Anayasa’nın, 156’ıncı maddesinde değişiklik yapılarak Askeri Yargıtay üyelerinin disiplin ve özlük işlerinde askerlik hizmetinin gereklerine bakılmayacak. Bunun için hakimlik teminatı esasları dikkate alınacak.

SEYAHAT HÜRRİYETİ 

“Seyahat Hürriyeti” başlıklı 23’üncü maddede yapılan değiişiklikle yurt dışı yasağını sadece hakim kararına bağlı olarak sınırlandırabilmesi hükme bağlanıyor.

SENDİKA KURMA HAKKI

Anayasa’nın “Sendika Kurma Hakkı” başlıklı 51’inci maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılıyor. Böylece, bir kişinin aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olmasının yolu açılıyor.

OMBUDSMANLIK GELİYOR

Anayasa’nın “Dilekçe Hakkı” başlıklı 74. maddesinde değişiklik yapılıyor. “Kamu denetçiliği” (ombudsman) oluşturuluyor.

MEMURA YENİ HAKLAR
Memurların disiplin kovuşturması konusunda hükümler getiren 129’uncu maddesinde değişiklik yapılarak, uyarma ve kınama cezaları da yargı denetimine açılıyor.

PARTİLERE MALİ DENETİM

Siyasi partilerin mali denetimi 2010 yılından itibaren ise Sayıştay’a geçecek.

YERİNDELİK DENETİMİ ASLA YAPILAMAYACAK

Anayasa değişiklik paketi taslağında, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nin, yürütme ve yasama organının yaptığı düzenlemeleri tartışmalı bir şekilde iptal etmesi sonrası yaşanan “yargı vesayeti” tartışmalarına son verecek düzenleme de yer aldı. Pakette, Anayasa’nın 125’inci maddesinde yapılan değişiklik önerisiyle, yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı vurgusu yapıldı. Anayasa Mahkemesi’nin çok tartışmalı 367 kararı, yapılacak düzenlemelerin Anayasa’nın başlangıç ilkeleri ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler yönünden de denetime tabi tutacağı yönünde aldığı kararlar, kamuoyunda tartışma yaratmıştı.

HSYK’nın yapısını düzenleyen 159’uncu maddesinde yapılan değişiklikle, halen 7 olan HSYK’nın üye sayısı 22’e, 5 olan yedek üye sayısı ise 12’a çıkarılıyor. HSYK, 3 daire halinde çalışacak. HSYK’nın Başkanı, Adalet Bakanı olmaya devam edecek. Kurulun “meslekten çıkarma” cezasına ilişkin kararlarına itiraz yolu getirilecek. Diğer kararlara itiraz yolu kapalı. Anayasa’nın “Hakimler ve Savcıların Denetimi” başlıklı 144’üncü maddesi de yeniden düzenleniyor.

HAKİMLİK TEMİNATI

Teklifte Anayasa’nın 157’inci maddesinde de değişiklik öngörülüyor. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri için de hakimlik teminatı getiriliyor.

AİLENİN KORUNMASI

“Ailenin Korunması” başlıklı 41’inci maddesinde öngürelen değişiklikle çocukların korunmasında devletin yükümlülğü artırılıyor.

TOPLU SÖZLEŞME HAKKI

Anayasa’nın 53’üncü maddesinde değişiklik yapılarak memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınıyor. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, taraflar Kamu Görevlileri Kuruluna başvurabilecek. Kurul kararları kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Toplu sözleşmenin emeklilere yansıtılmasının yolu da açılıyor.

BAŞKANLIK DİVANI 
Anayasa’nın, Meclis’in Başkanlık Divanının oluşumunu düzenleyen 94’üncü maddesinde değişiklik yapılara divanın görev süresi iki yıla indiriliyor.

Anayasa Mahkemesinin kuruluşunu düzenleyen 146’ıncı maddesinde değişiklik yapıldı. Halen 11 asıl 4 yedek üyeli olan mahkeme, 17 asıl üyeden oluşacak. Mevcut yedek üyeler de doğrudan asıl üye olacak. Üye seçimi TBMM ve Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak. Üyeler, 12 yıl için seçilecek. AYM’nin çalışma ve yargılama usulünü düzenleyen 149’uncu maddesinde değişiklik yapılıyor. Bireysel başvuru hakkı da tanınan mahkeme iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışacak.

EKONOMİ KONSEYİ

Anayasa’nın, 166’ıncı maddesinde değişiklik yapılarak, “Ekonomik ve Sosyal Konsey” Anayasa kapsamına alınıyor.

MECLİS BAŞKANI VE KOMUTANLARA YÜCE DİVAN YOLU

Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinde değişiklik yapılarak, kişisel başvuru hakkı tanınıyor. Meclis Başkanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanacak. Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilecek. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucu verdiği kararlar kesin olacak. Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki Anayasal hak ve özgürlüklerden birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla ve kanun yollarının tüketilmiş olması şartıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilecek. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamayacak.

ASKERE SİVİL YARGI
Anayasanın “Askeri Yargı” başlıklı 145’inci maddesinde değişiklik yapılarak Askeri yargının görev alanı yeniden belirleniyor. Askeri mahkemeler, asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli olacak. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve işleyişe karşı suçlara ait davalar her durumda adliye mahkemelerinde görülecek. Siviller, savaş hali dışında askeri mahkemelerde yargılanamayacak.

BDP, Evet için hükümetten emare bekliyormuş

Halis, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, ''iktidar partisi ve anamuhalefet partisi liderlerinin, referandum için çıktıkları meydanlarda atışmacı aşıklar gibi birbirlerine söz yetiştirmeye çalıştıklarını'' söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Dersim ile ilgili sözünü anımsatan Halis, ''Ancak, Başbakan burada samimi değildir. Benim Dersim katliamı ile ilgili önergelerime AKP tarafından olumsuz yaklaşıldığı gibi 'Dersim' adının geri verilmesini isteyen kanun teklifim de partisi tarafından reddedilmişti'' diye konuştu.

Halis, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, ''Bölgenizde referandum sonucuna ilişkin bir tahmininiz var mı? Boykota yönelik çalışmalarınız vardı?'' sorusuna Halis, ''Bunu söylemek çok zor. Bölgemizde boykotun ciddi bir orana varacağına inanıyoruz. Çünkü boykotun gerekçelerini halkın anlayabileceği bir şekilde anlatıyoruz. Gerçekten bu konuda halk da ikna'' yanıtını verdi.

Halis, bir başka soru üzerine, ''Bugüne kadar çeşitli alanlarda, mitinglerde boykot çalışmalarımızı devam ettirdik ve ettiriyoruz. Bugüne kadar bizim boykottan vazgeçip, 'evet' ya da 'hayır' noktasında bir karar vermemiz için devletten, hükümetten hiçbir emare olmadı'' dedi.

''PKK'nın açıkladığı 'eylemsizlik' sürecine devlet tarafından verilecek cevap sizin referanduma ilişkin kararınızı etkiler mi?'' sorusu üzerine Halis, şunları söyledi:

''Hayır, biz referandumda boykot kararını bir çatışma veya çatışmasızlığa göre almadık. Türkiye'nin demokratik ihtiyaçlarına göre aldık. Her şeyden önce 12 Eylül anayasasının değiştirilmesine dönük aldık. Ateşkes konusundaki gelişmeler çerçevesinde bir değişikliğin olacağını kimse beklememelidir. Bu ateşkesin de devlet ve hükümet tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Bu fırsat kaçırılmamalıdır diye düşünüyoruz.''

Ülkü Ocakları yöneticisi referanduma 'evet' diyecek

Ülkü Ocakları yöneticisi referanduma 'evet' diyecek

1977 yılında Çorum Ülkü Ocakları yöneticisiyken gözaltına alınıp tutuklandığını, Mamak ve Sinop Cezaevleri dahil olmak üzere Türkiye'nin çeşitli cezaevlerinde 13 yıl yattığını ifade eden Seyrek, bu süre içinde bir çok işkenceye maruz kaldığını söyledi.

Seyrek, gördüğü hiçbir işkencenin koğuşuna gelen yüzbaşının ''vatan haini'' sözü kadar ağır gelmediğini dile getirerek, ''1980 darbesi sonrası yaşanan işkenceleri anlatmak mümkün değil. Durgun suya atılmış taş gibiydi. Mamak taşın atıldığı yerdi. Buradan başlayan işkenceler dalga dalga ülkeye yayıldı'' diye konuştu.

Adının ''idamlıklar'' listesinde yer aldığını, ancak uzun süren mahkemeler sonrası cezasının hapse çevrildiğini anlatan Seyrek, yan ranzasında yatan Ali Bülent Orhun'un idam edildiğini belirtti.

Mustafa Seyrek, duruşmalar için Ankara'ya sevk edildiğinde Mamak Cezaevi'ne konulduğunu ve burada bir çok işkenceye şahit olduğunu ifade eden Seyrek, sözlerine şöyle devam etti:

''Çok sayıda genç 'Filistin askısı' denilen işkence aletlerinde unutuldu. İşkenceden ölen gençler için 'intihar etti' denildi. Daha 17 yaşındaki çocukların yaşları 40 gün içinde büyütülerek, idama götürüldüler. Mamak'ta namaz kılmak yasaktı. Bir gün arkadaşlarımızdan Hüseyin Kurumahmutoğlu namaz kılarken yakalanmış. Asker copla kafasına vurmuş, arkadaşımızı beyin kanamasından kaybettik. Yapılan işkenceler hiçbir insana reva görülmeyecek türdendi. Hak aramak gibi bir şey fiilen mümkün olmadığı gibi fikren de imkansızdı. İhtilalciler, sürekli bir ezme ve yok etme politikası içindeydi.''

Cezaevinde bir süre tecrit altına alındığını ve sol görüşlü üç kişiyle aynı hücreyi paylaştığını anlatan Mustafa Seyrek, onlarla sık sık ülke meseleleri hakkında konuştuklarını belirterek, ''Sorunlarımız aynı fakat çözüm önerilerimiz farklıydı'' dedi.

Yaşadığı acı dolu günlerin ardından darbecilerin yargılanmasının önünü açan Anayasa değişikliğini önemsediğini ifade eden Mustafa Seyrek, ''Kaybettiğim arkadaşlarım ve vicdani sorumluluğum için halk oylamasında 'evet' diyeceğim. 'Hayır' dediğim zaman hem kendime, hem de arkadaşlarıma yapılan zulümleri kabul etmiş olurum'' diye konuştu.

Verdiği kararın hiçbir siyasi anlamı bulunmadığını vurgulayan Seyrek, sözlerini şöyle tamamladı:

''Zulüm yapanların yargılanması çok önemli. Her şeyden önce millet vicdanında bunun tartışılması çok önemli. Bazı hukukçular zaman aşımından dolayı 'yargılanamazlar' diyor. İhtilalcilerin yaptıkları, insanlık suçuydu. İnsanlık suçlarında zaman aşımı olmaz diye düşünüyorum.

Arkadaşlarım yanımdan alınıp idama götürüldü. Şimdi bize bunu yapanların yargılanması için imkan verilirken ben 'hayır' diyemem. Benim 'hayır' demem 12 Eylül döneminde yapılan bütün haksızlıkları, kendime, arkadaşlarıma ve aileme yapılan zulümleri kabul ettiğim anlamına gelir. Her zaman millet iradesine inanan bir insan oldum. Özellikle Anayasa Mahkemesi'nin yapısı ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısını değiştiren maddelerin hukuk açışından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yapılarıyla, bu kurumların ülkeye zarar verdiğine inanıyorum.''

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Evet oyu hayır oylarına fark attı ANKET

Temmuz ayı sonuçlarına göre referandumda Anayasa değişikliğine destek, önceki aya oranla 9.4 puan artarak 45.8’den 55.2’ye yükseldi. “Hayır” oyları ise 54.2’den 44.8’e geriledi.

Konsensus, “Türkiye Gündemi-Temmuz 2010’’ başlıklı anket çalışması için 1-7 Ağustos tarihleri arasında 81 ilin hemkentsel, hemde kırsal kesimlerinde, 17 yaş ve üstü 745’i erkek, 756’sı kadın toplam 1501 kişiyle telefon anketi yöntemiyle görüştü.

17 yaş ve üstü kişilerle görüşme nedeni ise bugün 17 yaşında olan gençlerin 2011 genel seçimlerinde oy kullanılabilecek olmaları olarak gösterildi.

Referandumda oy vermeyecek ‘hayır’cıların oranı yüzde 78

Ankete katılanlara yöneltilen bir diğer ilginç soru da oy kullanmak için sandığa gitmeyecek seçmenin referandumdaki düşüncesiyle ilgiliydi.

“Oy kullanmayı düşünmüyorum” diyenlerin yüzde 78.9’u sandığa gitse “Hayır” oyu kullanacağını belirtti.

BDP seçmeni boykot kararına uymuyor

Araştırmaya göre AK Partili seçmenin yüzde 94.5’i, CHP’li seçmenin yüzde 91.5’i, MHP’li seçmenin ise yüzde 88.3’ü referandumda oy kullanacak.

Referandumda seçmenine boykot çağrısı yapan BDP’de ise sandığa gideceklerin oranı yüzde 49.9 çıktı.

12 Eylül’deki Anayasa değişikliği oylamasına hazırlanan partiler referandumla ilgili sloganlar üretti. Ankete katılanlara “En çok hangi partinin sloganını beğendiniz?’’ sorusu yöneltildi.

En çok beğeni toplayan slogan yüzde 50.4 ile AK Parti’nin, “Sevdamız millet; oyumuz evet’’ sloganı oldu.

Referandumda ‘Evet’ çıkma olasılığı daha yüksek

Ağustos ve eylülün en önemli gündem maddesi 12 Eylül 2010’da yapılacak referandum. Referanduma katılımın yüksek olması beklenmekte.

Araştırmamıza katılanların da yüzde 82’si kesinlikle oy kullanacağını belirtti. Bu araştırmadaki en dikkat çekici nokta; Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olması ile yüzde 60’lara çıkan “Hayır” oylarının Haziran 2010’da, İsrail’in Gazze’ye yardım gemisine saldırmasıyla ortaya çıkan krizden sonra, yüzde 54’e inmesi ve temmuz sonunda yapılan profesyonel kampanyalar sonucunda evet oylarının yüzde 55’e dayanmasıdır.

Bir diğer dikkat çekici nokta ise sandığa gitmeyeceğini belirtenlerin %79’unun eğer sandığa giderse hayır oyu kullanacağını belirtmesidir.

Yani referanduma katılım ne kadar artar ise “Hayır” oylarının oranı da o kadar artacaktır.

Referandum sürecinde kampanya bazında başarısız partilerden biri ise BDP’dir. Bilindiği gibi BDP, seçmenlerinden referandumu boykot etmelerini istemekte.

Bu isteklerinin kendi seçmenleri üzerinde pek de etkili olmadığı ortaya çıktı. Araştırma genelinde referandumla ilgili sorularda yapılan bütün çapraz analiz sonuçları bize bu referandumdan evet oylarının çıkma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermekte.

Ama bu şu veya bu partinin başarısızlığı demek değildir. Referanduma kadar önümüzde bir aylık bir süre var. Aradaki fark sadece yüzde 5. Bu sürede de pek çok şey değişebilir.

'Evet' ve 'Hayır'ların partilere göre dağılımı

AK Parti’ye oy verenler ‘Evet’ oylarının yüzde 40.3’ünü oluşturuyor. Toplam ‘Evet’ oylarını CHP’li seçmen yüzde 3.9; MHP’li seçmen yüzde 3.7 artırıyor.

Hayırların yüzde 24.8’i CHP’ye oy verenlerden oluşuyor. Hayır oylarına MHP seçmeninin yüzde 8.8; AK Partili seçmenin ise yüzde 4.3 katkısı var.

Deniz Baykal ve ekibine büyük tasfiye

CHP'de 29 Temmuz'da parti teşkilatlarına bir genelge gönderildiği ortaya çıktı. Bütün parti teşkilatına gönderilen Önder Sav imzalı genelgede 2007 - 2010 arasında CHP'de genel başkanlık ve genel başkan yardımcılığı görevinde bulunan isimlerin referandum sürecinde oluşturulan çalışma gruplarında yer almayacağı belirtiliyor.

Deniz Baykal genelgeyle ilgili yakın çevresine ''Tuhaf işler, üzücü'' derken, dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş ve Cevdet Selvi hurriyet.com.tr'ye CHP'de patlak veren 'genelge kavgasıyla' ilgili zehir zemberek açıklamalarda bulundular.

Önder Sav imzalı genelgeyle adeta "evinde otur" denilen isimler arasında Deniz Baykal, Yılmaz Ateş, Cevdet Selvi, Onur Öymen ve Bihlun Tamaylıgil bulunuyor. Genelgede "Anılan gruplarda Genel Başkanlık yapmış olan, 2007-2010 döneminde Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunan milletvekillerimiz ile Genel Sekreter, Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay, TBMM Grup Başkanvekilleri, Ankara, İstanbul ve İzmir illeri doğrudan Genel Sekreterliğe bağlı çalışacağından bu illerin milletvekilleri görevlendirilmemiştir" deniliyor.

'İLK KEZ GÖREV VERİLMEYENLER İLAN EDİLDİ'

Genelgeyi görünce çok şaşırdığını belirten eski genel başkan yardımcısı Yılmaz Ateş, parti yönetimine ağır sözlerle yanıt verdi. Parti yönetiminden kimsenin kendiisyle görüşmediğini belirten Ateş, ilk kez görev verilmeyenlerin ilan edildiğine dikkat çekti.



İşte parti teşkilatlarına ve milletvekillerine gönderilen genelge....

''2009'da seçim propagandasını yürüten kişiyim, şimdi bekliyorum'' diyen Ateş, sözlerine şöyle devam etti: Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Şu anda Türkiye çok nazik bir ortamda. Referandum genel seçimlerden daha önemli. Çünkü bu değişikliğe evet demek 13 Eylül'de bir diktatörlüğe evet demek anlamına gelir. Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın, HSYK'nın tıpkı Devlet Su İşleri, Karayolalrı Genel Müdürlükleri gibi hükümetin emrinde bir kurum olmasına evet demek olacaktır. O nedenle bizim parti olarak bütün gücümüzü seferber edip referandumu 'hayıra' çevirmemiz lazım. Bütün bireyleri sahaya çıkarmak lazım. Bunun da parti programı ve disiplini içinde olması lazım. Şimdi bu yapılmıyor. 2009 seçim propagandasını yönetmiş biriyim ben. Şimdi bekliyoruz. Ben ilk kez görev verilmeyenlerin ilan edildiğini gördüm.

'BAYKAL EVİNE HAPSEDİLİYOR'

Örgütlere 'bunları çağırmayın' deniliyor. Bir yasaklama anlayışı yani. Baykal 12 Eylül'de yasaklanmıştı, şimdi evine hapsediliyor. Her yerde, her mahallede toplantı yapılır. Bu yapılmıyor. Parti içinde bir dışlama var. Parti içinde bir takım kişilere karşı önleme yapılıyor.

'BAYKAL'IN GÖNÜL KIRGINLIĞI VAR'

Gönül kırgınlığı var. Kemal Bey kendisini ziyaret ettiği zamanda Partinin emrinde bir vekil olarak çalışmaya hazırım' dedi ama bir kez bile kendisi aranıp önerileri sorulmadı. Gönül kırgınlığı var tabii ki. Baykal da kendisi haklı olarak bekliyor tabii ki.

'PARTİ İÇİNDE KISKANÇLIK VAR'

Genelge 29 Temmuz'da geldi bizlere. Sorun olmasın diye sesimizi çıkarmadık.

Sayın Baykal'ın görüşleri de böyle. Parti içinde kıskançlık yapma, parti içinde birilerinin yeteneğinden ve gücünden yararlanmama günü değil. Mitingler içerikten yoksun kampanya ile yürütülüyor. 'Recep bey' ve 'villa' kavramına kilitlendi bu mitingler. Halbuki bizim neden Anayasa değişikliğine 'hayır' dediğimizi anlatmamız lazım. Ama bu yapılmıyor.

'GENELGE VARKEN KİM BİZİMLE ÇALIŞMAK İSTER'

Sayın Baykal da bireysel olarak çalışıyor. Antalya'nın ilçelerini dolaştı. Şık olan partinin bizimle biraraya gelip bize ''Sizden nasıl yararlanırız' diye sormalarıdır. 3 ay öncesine kadar bu işleri ben yapıyordum. MYK karar almış. Ben de genelgeyle öğrendim. 'Sakın ha bunları çağırmayın' deniyor resmen. Bu genelge varken kim benden ya da Baykal'dan yararlanmak ister. Kimse bizi çağırmadı, bizimle görüşmedi.

'KEŞKE DAVET EDİLSEYDİK'

Şimdi Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Milliyet Gazetesi'nden Fikret Bila'ya 'Ben şimdi Baykal'ı ya da eski genel başkan yardımcılarını nasıl düz bir MYK üyesinin altında görevlendireyim' demiş. Eğer sorun buysa şöyle aşılırdı: Biz davet ediliriz. Hangi bölgelerde çalışabielceğimiz bize önerilir. Biz de o bölgeleri seçeriz. O bölgedeki arkadaşlara 'Gerekli koşulları yaratın' denir. Biz de gider çalırıız. Kendi başımıza da gideriz. Ama örgütte sıkıntı yaratır. Stratejiyi nasıl götüreceğimiz konusunda partide doğru düzgün bir çalışma ortamı yaratılmadı.

CEVDET SELVİ: KEŞKE YAŞANMASAYDI

Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi de genelgeyle ilgili olarak hurriyet.com.tr'ye yaptığı kısa değerlendirmede 'şık olmadı, keşke yaşanmasaydı' dedi.

Genelge ile referandum çalışmalarının dışında bırakılan Selvi, ''Genelge gönderilmesi yanlıştır, güzel ve şık olmamıştır. Biz partiliyiz ve her halükarda bireysel olarak da çalışırız. Şu kritik noktadayanlış anlaşılabilecek lüzumsuz bir şey olmuştur. Keşke böyle yanlış anlaşılabilecek bir şey yaşanmasaydı'' şeklinde konuştu.

BAYKAL: TUHAF İŞLER, ÜZÜCÜ

Deniz Baykal, 7 Ağustos günü İzmir'de "Referandum için çalışmak istiyorum, kimse beni aramadı" serzenişinde bulunmuştu. Baykal'ın bu sözleri ifade ettiği gün genelgenin yürürlükte olduğu ortaya çıktı.

Baykal, İzmir'de şu açıklamalarda bulunmuştu: "Ben, Genel Başkanlıktan ayrıldığım gün ilan ettim ki; partimin bir milletvekili veya düz üyesi olarak her tür etkinlikte seve seve görev alacağım. Ancak kendiliğimden bunu yapmam doğru olmaz. Bugüne kadar Genel Merkez'den benimle iletişim kurulmadığı için, kendiliğimden de yurt gezileri yapmayı doğru bulmadım. Gideceğim yerlerdeki arkadaşlarımı da zor durumda bırakmak istemiyorum. Referandum için çalışma yapmak istiyorum ancak kendiliğimden yapmak istemiyorum."

Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın genelge ile ilgili olarak çevresine "Tuhaf işler, üzücü. Benim ve arkadaşlarımın çalışmasını istemiyorlar" yorumunda bulunduğu öğrenildi. (hurriyet.com.tr)

BAYKAL'IN EKİBİ NASIL TASFİYE EDİLDİ?

Öte yandan CHP'nin 22-23 Mayıs 2010 tarihinde yapılan 33. Olağan Kurultayı'nın ardından görevden alınan ve istifa etmek zorunda kalanların listesi giderek büyüyor. Görevden alınmaya gerekçe olarak ise; parti çalışmalarını aksatma ve toplanamamaları gösteriliyor.

-ÖRGÜTTEKİ DEĞİŞİKLİKLER-

29 Mayıs 2010 tarihinden sonra yapılan Parti Meclisi toplantısından sonra örgütte meydana gelen değişikliler şöyle;

Mersin-Anamur İlçe Başkanı Kasım Duman görevinden istifa etti.

İstifalarla boşalan ve düşmüş olan İstanbul İl Yönetim Kurulu'nu yeniden oluşturmak üzere Berhan Şimşek İl Başkanlığı görevine atandı.

Mersin-Tarsus İlçe Başkanı Yeşim Dağgeçen Ayaz görevinden istifa etti.

İstanbul-Kartal İlçe Yönetim Kurulu istifalarla boşalarak düştü.

Afyonkarahisar-Merkez İlçe Yönetim Kurulu istifalarla boşalarak düştü.

Samsun İl Yönetim Kurulu istifalarla boşalarak düştü.

Gençlik Kolları Genel Başkanı Yunus Emre istifa etti.

Ağrı İl Başkanı Bedir Sayan ile İl Yönetim Kurulu görevden alındı.

Hatay İl Başkanı Halef Tiftikçi ve İl Yönetim Kurulu görevden alındı.

Adana İl Başkanı Serdar Seyhan ve İl Yönetim Kurulu görevden alındı.

İzmir İl Başkanı istifa ederken İl Yönetim Kurulu'da istifalarla boşaldı.

Bolu-Seben İlçe Yönetim Kurulu istifalarla boşaldı ve düştü.

Ankara-Kazan İlçe Yönetim Kurulu düştü

-BAYKAL'IN YANINDA YER ALMIŞLARDI-

Kurultay öncesinde Deniz Baykal'a destek veren Antalya, Ağrı, İzmir ve Samsun İl Başkanları Kılıçdaroğlu'nun adaylığı için hazırlanan destek bildirisine imza atmamıştı. Adana ve Hatay ise, kurultay öncesi son anda Kemal Kılıçdaroğlu'na destek için imza vermişti. CHP'de yönetimin değişmesinin ardından ilk çatlak Samsun eski İl Başkanı Yılmaz Türkoğlu'ndan geldi. İl yönetimi olarak istifa kararı alan Türkoğlu, "Şevkimiz kırıldı, çalışma ortamımız kalmadı" diyerek istifa etti. Daha sonra İzmir İl Başkanı Ekrem Bulgun istifasını faksla gönderdi. Adana, Ağrı ve Hatay İl başkanları ise görevden alındı. Görevden alınmaya gerekçe olarak ise; toplanamama ve parti çalışmalarını aksatma gösterildi.

-ANTALYA'YA DOKUNULMADI-

Kurultay öncesinde Baykal'ın yanında yer alan Antalya İl Başkanı Ahmet Özer Ülken ise hâlâ görevini sürdürüyor.

-BAYKAL'IN A TAKIMI TASFİYE EDİLDİ-

Baykal'ın A Takımı'da tasfiye edildi. Referandum kampanyası çevresinde Baykal'ın yakın çalışma arkadaşlarına görev verilmedi. Baykal'da, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun gezilerine çağrılmadı.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Ak Parti'den sürpriz emeklilik talebine ilk yorum

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Yüksek Askeri Şura ile ilgili sürecin yasalarla belirlendiğini belirterek, ''Birtakım kişiler, hukukun gerekleri neyse o çerçevede işleyen süreçleri 'olağandışı' göstermek gibi bir gayret içerisinde'' dedi.

İKTİDARDAN İLK DEĞERLENDİRME BEKİR BOZDAĞ'DAN

NTV canlı yayınına katılan Ak Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, "Yasaların gereği yerine getirildi. Yasaların yerine getirilmesini 'neden böyle yapıldı' diye eleştirilmesini anormal buluyorum. Yasaların uygulanması mağduriyet doğurmaz. Yasaların uygulanmaması mazeret doğurur. Gelişen her sorun için yasaların içerisinde çözüm vardır. Ve bu çözüm bulunacaktır diye düşünüyorum.

Sayın Atilla Işık'ın neden böyle bir karar almasının nedenini bilemiyorum" dedi.

"KOŞANER GENELKURMAY BAŞKANI OLMAYACAK" İDDİASI SORULDU

Parlamentoda da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bozdağ, ''Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner'in Genelkurmay Başkanı olmayacağı yönünde senaryolar bulunuyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna karşılık, senaryolar üzerinde değerlendirme yapılmasının doğru olmadığını ifade etti.

Türkiye'de Yüksek Askeri Şura'nın ne zaman toplanacağı, terfilerin nasıl olacağı ve kuvvet komutanlarının nasıl atanacağının yasalarda belli olduğunu kaydeden Bozdağ, bu konuda yetkilerin ve görevlerin nasıl kullanılacağının da açık olduğunu dile getirdi. Sürecin, yasalar çerçevesinde işlediğini anlatan Bozdağ, şunları söyledi:

''Kanuna uygun davranmak ve hukukun gereklerinin yapmak 'olağanüstülük' değildir. Olağanüstü bir durum olması için hukukun çiğnenmesi gerekiyor. Maalesef birtakım kişiler, hukukun ve kanunun gerekleri neyse o çerçevede işleyen süreçleri 'olağandışı' göstermek gibi bir gayret içerisinde. Demokrasiyi, hukuk devletini tam olarak özümsemeyenlerin bunu farklı değerlendirmeleri elbette normaldir. Bize göre anormal bir durum yok. Hukukun içerisinde işleyen süreçler var. Hükümeti suçlayanlar, 'neden hukukun dışına çıkmadı' diye suçluyorlar. Demokratik, hukuk devletinde, hükümetler 'hukukun dışına çıkmadı' diye suçlanmazlar. Ama maalesef 'neden hukuka uydunuz' diye itham edenleri görüyoruz.''

-BAYKAL HAKKINDAKİ İNCELEME-

Bozdağ, ''Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hakkında adli yargılamayı etkilemek iddiasıyla başlatılan incelemenin, CHP tarafından 'CHP'den öç alma' olarak değerlendirildiği'' yönündeki soruyu yanıtlarken, ''CHP her konuyu çarpıtmakta çok mahir davranıyor'' dedi.

Bekir Bazdağ, şöyle konuştu:

''Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletlerinde Cumhuriyet savcıları var. Vazifeleri, suç isnatlarını, iddialarını takip etmektir. Yasa onlara bunu görev olarak vermiş. Görevini yapan kişilerle ilgili 'niye bunu böyle yapıyorsunuz' diye ithamda bulunmak doğru olmaz.

Sayın Baykal ile ilgili bir çalışma var mı, yok mu onu da bilmiyoruz. Bunu basın yazıyor. Çalışma varsa, onun muhtevasına da vakıf değiliz. Eğer varsa ortaya çıktığında bir değerlendirme yapılabilir. Şu anda sadece gazetelerde yer alan haber konumunda. Henüz böyle bir iddianame de yok.''

MHP'de bir başkan daha "evet istifası" verdi

MHP'de bir başkan daha "evet istifası" verdiü
Ordu'nun Akkuş ilçesi Seferli Beldesi'nin MHP'li Belediye Başkanı Mehmet Kayaoğlu, partisinin 12 Eylül referandumunda 'hayır' oyu kullanılması isteğinin Milliyetçilik anlayışına ters olduğu için partisinden istifa ettiğini açıkladı.

"Bugünkü MHP'nin tutumunun büyük liderimiz Alparslan Türkeş'in kemiklerini sızlatmaktadır" diyen Kayaoğlu, "Türkeş yaşasaydı Anayasa değişikliğine evet der ve bu yönde bir kampanya yürütürdü." diye konuştu.

12 Eylül darbesinden en büyük yarayı partisinin aldığı halde Anayasa değişikliğine hayır denmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Kayaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "CHP, BDP ve PKK ile aynı safta yer alıp, demokratikleşme ve özgürleşme reformu olarak dikkat çeken bir değişikliğe hiç bir milliyetçinin ve ülkücünün Hayır demesi vicdani ve tutarlı bir tavır değildir. Bu nedenle MHP'den istifa ediyorum. 12 Eylül günü Darbelerin Karanlığından, demokrasinin aydınlığına geçiş için bu Anayasa değişikliğine Evet diyeceğim. Aynı zamanda bu konuda evet kampanyası daha demokratik ve özgürlükçü bir anayasa için destekleyeceğimi kamuoyu ile paylaşmayı bir görev addediyorum."

Adana 12 Eylül'de 'evet' olup akacak

Adana'da 109 sivil toplum kuruluşu Anayasa değişikliği referandumunda 'evet' diyeceğini açıkladı.
Seyhan Oteli'nde STK'lar adına açıklama yapan Adana Sağlık Mensupları Derneği (SAMEDER) Yönetim Kurulu Üyesi Necdet Kızılkaya, Türkiye'nin Anayasa değişikliği referandumu süreci ile çok önemli bir yol ayırımında yer aldığını söyledi.

Bürokratik vesayetin, tüm ağırlığı ile ve ideolojik aygıtlarıyla demokratikleşme ve özgürleşmeye karşı iktidarını kaybetmemek üzere direndiğine dikkat çeken Kızılkaya, "Halen darbe anayasası ile yönetilen bir ülkede yaşıyoruz. Tüm siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, iş dünyasının, aydınların değişmesi gerektiği konusunda görüş birliğine vardığı bir anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi söz konusu olduğunda belli bir kesimin daha önce savunduğu ilke ve değerlerden vazgeçerek ısrarla "hayır" demesini de doğrusu demokrasi sınavı bakımından çok düşündürücü ve manidar buluyoruz." dedi.

Yapılan bu değişikliğin yeterli olmadığını ancak, sivil bir anayasa için güzel bir başlangıç olduğunu vurgulayan Kızılkaya, "Biz Adana'da yer alan sivil toplum örgütleri olarak referandumda "evet" deme kararlılığındayız. Zira; her şeyden önce referanduma sunulan anayasa değişikliği paketinde yer alan değişikliklerde hayır demeyi gerektirecek hiçbir nokta görmemekteyiz. Paket, içeriği incelendiğinde yeterli olmamasına rağmen bütün bu değişikliğin ülkemizde özgürlükleri, katılımcı ve çoğulcu demokrasiyi genişlettiği, hukuk güvenliği, hukuk devleti ve eşitlik ilkesinin yerleşmesine katkı sağladığı açıkça görülmektedir. " ifadesini kullandı.

Kızılkaya, "Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için tedbir alınmasına nasıl hayır diyebiliriz?. Herkesin kendisi ile ilgili verilerin korunmasını isteme, kendisi ile ilgili veriler hakkında bilgi sahibi olma, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini isteme, dolayısı ile fişlenmenin önüne geçme hakkına sahip olmasına nasıl hayır diyebiliriz?. Vatandaşın yurt dışına çıkış hürriyetinin ancak mahkeme kararı ile kısıtlanabileceğine, idari kurumların böyle bir kısıtlama kararı veremeyeceğine, dolayısı ile insanların seyahat özgürlüğünün engellenemeyeceğine dair hükme nasıl hayır diyebiliriz?. Çalışanı, emekçiyi koruyan, birden fazla sendikaya üye olmak hakkını tanıyarak hak arama alanını genişleten hükme hayır denilebilir mi?. Yurttaşlara anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkını tanıyan ve vatandaşın hak arama özgürlüğünü sonuna kadar koruyan hükme hayır denilebilir mi?. Ülkede görev yapan ve devletin temelini teşkil eden adalet kurumuna mensup yaklaşık 10 bin hakim-savcının tayin ve terfilerinin sadece 7 kişi yerine daha fazla ve daha katılımcı bir kurul tarafından yapılmasına nasıl hayır diyebiliriz?. Ülkemizin geleceğine ilişkin çok önemli kararlara imza atan Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısını arttırarak ve üyelik süresini sınırlayarak daha katılımcı ve adil bir heyet oluşmasını sağlayan hükme nasıl hayır diyebiliriz?" sorusunu yönletti.

Referandumun ülke meselesi olduğunu vurgulayan Kızılkaya, "Bu değişiklik siyasi düşüncelerle değerlendirilmemelidir. Herhangi bir siyasi gaye olmadan bir araya gelen sivil toplum örgütleri olarak hiçbir noktasına hayır diyemediğimiz anayasa değişikliğine 'evet' diyoruz. Aynı zamanda daha demokrat, daha özgür, daha uygar, pranga ve vesayetlerden kurtulmuş bir Türkiye için halkımızı da 12 Eylül'de referandumda anayasa değişiklik paketine 'evet' demeye davet ediyoruz." şeklinde konuştu. Programda konuşan Yasin Türkoğlu ise katılımcılardan telefonlarını herkesin 'alo' değil 'evet' cevaplamasını önerdi.

Etkinlikte konuşan Memur –Sen Adana Temsilcisi Ali Uslu ise "Memurlara uygulanan uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yoluna başvurma yasağının kaldırılmasına, kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınmasına 'evet' diyoruz. Tüm halkımızı da darbecilerden ebediyen kurtulmak için 'evet' demeye davet ediyoruz." diye konuştu.

Programın kapanışından önce Adanalı Ozan Murat, kardeşlik türküsünü seslendirerek referandum çalışmalarına destek verdi.

Referandum önümüzü açacak

İncelemelerde bulunmak üzere Kars'a gelen Erdem, bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini ziyaret ederek, Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü konferans salonundaki KOSGEB Destek Programları Bilgilendirme Toplantısına katıldı.

Erdem, burada yaptığı konuşmada, ''Siz güzel gördüğünüz birtakım uygulamaları isteseniz de Anayasa'da onun altyapısı, desteği yoksa bunu yapma şansınız yok. 12 Eylül'de sizin oylarınıza sunulan, inşallah oylarınızla geçeceğine inandığımız bu Anayasa değişikliği Türkiye'nin önünü daha fazla açacak'' ifadesini kullandı.

Bazı siyasi partilerin siyasi birtakım kaygılarla değişikliğe karşı olabildiğini belirten Erdem, şöyle konuştu:

''Ama bu ülke bizim. Ben Anayasa değişikliğini siyaset üstü olarak görüyorum. Çünkü bu Türkiye'nin kazanımı olacak. Türkiye'deki bugün mevcut Anayasa bir ihtilal anayasası, sivil bir anayasa değil. Askerler tarafından, özellikle de askerlerin bakış açısına göre hazırlanmış bir anayasa. Bugüne kadar da çok büyük değişiklikler olmuş ama inanıyorum ki en temel, en köklü değişiklik bu sefer yapılacak.

Siyasi partilerimizin geçmişte yaptığı konuşmalara baktığımız zaman bugün sizin önünüze getirdiğimiz bu paket aslında siyasi partilerin de beklentileri doğrultusunda bir Anayasa değişikliğidir.''

Erdem, Anayasa değişikliğinin AK Parti'nin yargı üzerinde denetimini ve ağırlığını artıran bir değişiklik olmadığını belirterek, şunları söyledi:

''Kitapçıkları açıp okuduğunuz zaman özellikle insaf sahibi, yani ideolojik bir bakışla bakmayan birileri tarafından tahlil edildiği zaman görülecek ki, böyle bir şey değil. Örnek olarak, çok üzerinde durulan bir konuyu izah edeyim. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu var. Şu anda 7 tane asil, 5 tane de yedek üyesi var. Bu üyeler içerisinde birisi bakandır, birisi de Adalet Bakanının müsteşarıdır. Kurayı kim çeker, Yargıtay ve Danıştay üyeleri çeker. Yargıtay ve Danıştay üyelerini ise Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçer. Bizim önünüze koyduğumuz Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluyla ilgili değişiklik şu; evet yedeklerle birlikte sayı 34'e çıkıyor. Peki bu 34 kişinin içerisinde kim var? Bir kere ilk defa 16 tanesini birinci derecede hakim ve savcılar seçiyorlar. 4 tanesi Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. 10 tanesini Yargıtay ve Danıştay seçiyor. 1 tanesini askeri yargı, 1 tanesini askeri idari mahkemeler, 1'ini bakan, 1'ini de müsteşar seçiyor. Aslında bu değişiklikle bakanın elinde olan, siyasetin elinde olan birçok imkanlar bu kurul daha genişletilerek bu kurula devrediliyor. Çünkü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bütçesi yoktu, binası yoktu, sekretaryası yoktu. Şimdi bu değişiklikle birlikte binası olacak, sekretaryası olacak, bütçesi olacak.

Biz çok daha demokrat, demokrasi seviyesi yüksek bir ülke istiyoruz. Bu Anayasa değişikliğinin ekonomimize getireceği büyük menfaatler var. Bunlardan en önemlisi istikrar. İstikrarın olduğu yerde sermaye olur, para olur, yatırım olur.''

MHP'li Kılıç, ilk komutanlarla görüşmüş

Hatay Dörtyol'da 4 polisin şehit edildiği saldırıda kullanılan aracın sahibi Payas Belediyesi'nin MHP'li Meclis Üyesi Bestami Kılıç'ın ilişkileri konusunda çarpıcı bilgiler geliyor. Çelişkili açıklamalarıyla şüphe uyandıran Kılıç'ın, saldırının hemen ardından rehin tutulduğu yayladan jandarmanın gönderdiği bir araçla aldırıldığı ortaya çıktı.

Dörtyol ve Payas arasındaki Karahasan Kışlası'na getirilen Kılıç, burada yüksek rütbeli askerlerle görüşmüş. İddialara göre, kışlada bir korgeneral ve albayla yapılan bu ilginç görüşme, Kılıç polis tarafından gözaltına alınmadan önce yapıldı.

Bestami Kılıç, daha önce yaptığı açıklamalarda sivil giyimli jandarma istihbarat elemanları ile yolda giderken karşılaştığını ifade etmişti. Çok sayıda telefon hattı kullandığı tespit edilen ve elinde birçok araç bulunan Kılıç'ın bu araçları sivil jandarma elemanlarına tahsis ettiği de gelen bilgiler arasında.

Alınan bilgilere göre teröristler tarafından kaçırıldığını öne süren Bestami Kılınç, bırakıldıktan hemen sonra bilgi vermek üzere emniyet yerine jandarma istihbarat elemanlarını arıyor. Payas'a bağlı bir yayla yolunda bulunan Kılınç'ı almak üzere jandarma bir araç gönderiyor. Dörtyol ve Payas arasındaki Karahasan Kışlası'na getirilen Bestami Kılınç, burada uzun bir süre kalıyor.

Adana'daki 6. Kolordu Komutanlığı'ndan üst rütbeli iki komutan kışlaya gelerek Bestami Kılınç'la görüşüyor. Kılınç'ın, birinin korgeneral düzeyinde olduğu iddia edilen komutanlarla ne konuştuğu ve neden önce jandarmayı aradığı bilinmiyor.

Diğer yandan olay günü tutulan jandarma raporu ile saldırıda aracı kullanılan MHP'li Bestami Kılınç'ın açıklamaları da birbiri ile çelişiyor. Bestami Kılınç, sivil giyimli jandarma istihbarat elemanları ile yolda giderken karşılaştığını ifade ediyor.

Oysa jandarma raporunda istihbarat elemanları ile Kılınç'ın bir maden ocağında buluştuğu kaydediliyor. Kılınç'ın bu açıklaması ve buluşmadan 5 dakika sonra yolunun kesilerek aracının gasp edildiği iddiası, soru işaretlerini artırıyor.

Bestami Kılınç'ın gazetecilere yaptığı farklı açıklamalar da bu tutarsızlığı güçlendiriyor. Bir açıklamasında "Saldırıyı telefon açtığım jandarmadan öğrendim." derken, diğerinde, "Yoldan çevirdiğim araçtakilerden öğrendim." diyor.

Bestami Kılınç'la ilgili farklı iddialar da gündeme geliyor. Çok sayıda telefon hattı kullanan ve elinde çok sayıda araç bulunan Kılınç'ın bu araçları çoğu zaman kendisi ile ilişki halinde bulunan sivil jandarma elemanlarına da tahsis ediyor. Bestami Kılınç'ın ehliyetine 3 defa alkollü araç kullanmaktan el konulmuş. Kılınç'ın ehliyeti halen 17.11.2010 tarihine kadar alkollü araç kullanmaktan iptal edilmiş durumda.

Jandarma: İstihbarat elemanı değil, zaman zaman bilgi alırız

Bestami Kılınç üzerindeki tartışmalar sürerken Jandarma Genel Komutanlığı'ndan ilginç bir açıklama geldi. İnternet sitesinden yapılan açıklamada "Saldırı olayında teröristler tarafından gasp edilerek aracı kullanılan Bestami Kılıç, Jandarma istihbarat elemanı olmayıp, bölgede zaman zaman bilgisine başvurulan vatandaşlardan birisidir." denildi.

Olaylarla ilgili dün 3 kişi daha gözaltına alınırken vatandaşları yönlendirdiği ileri sürülen Uzman Çavuş A.B. de savcılıkta ifade verdi.

Bingöl'deki 49. Motorlu Piyade Tugayı'nda görevli Uzman Çavuş A.B.'nin, savcılıktaki ifadesinde, 19 Haziran'da Dörtyol'a ailesinin yanına izne geldiğini, olaylar sırasında tesadüfen caddede bulunduğunu, yanlış anlaşılmadan dolayı adının olaya karıştığını söylediği öğrenildi.

Kılıçdaroğlu'ndan bomboş koltuk isyanı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''AKP yoksulluğu ve inançları sömüren bir partidir'' dedi.

CHP Genel Merkezinde, ''liderlik'', ''referandum kampanyası'' ve ''sandık sorumlularının eğitilmesi'' konusunda parti içi eğitim toplantısı düzenlendi.

Toplantının açılışında konuşan Kılıçdaroğlu, hayatın her adımında eğitimin öneminin dikkat çekici boyutta öne çıktığını söyledi. Siyasi partilerin eğitim çalışmasına önem vermesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, bugünkü toplantının yararlı geçeceğine inandığını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, CHP'de yıllarca ihmal edilen eğitimi yeniden gündemlerine aldıklarını ve eğitim çalışmalarının çok yoğun şekilde tekrar başlatılacağını vurguladı.

Toplantıya katılanların konuşmacıları iyi dinlemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, özellikle CHP'ye mensup partililerin kendilerini eğitim doneleriyle donatmalarını istedi.

Kılıçdaroğlu, partililerin bu donanımlarını kendi seçim bölgelerinde halkla paylaşmaları gerektiğini, halkın bilgili, donanımlı, doğru söyleyen siyasetçi profiline ihtiyaç duyduğunu belirterek, bu boşluğu CHP'lilerin doldurması gerektiğini ifade etti.

''HALK SİYASETÇİYE KIZGIN''

Hayatın siyah beyaz renklerden oluşmadığını, gittikçe artan gri tonların olduğunu, CHP'lilerin bu tonlardan faydalanması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Her türlü eleştiriyi kabul edeceğiz, sinirlenmeyeceğiz, sakin davranacağız. Sen yanlış düşünüyorsun demeyeceğiz, 'bir de beni dinler misin' diyeceğiz. Çünkü yurttaşın sıkıntısı, geçmişte yaşadığı olumsuzlukların bir birikimidir. Yurttaş bir siyasetçi görünce yıllardan beri devam eden sıkıntısını o siyasetçiye aktarıyor. Halk siyasetçiye kızgın. Oyunu aldığınız doğruyu söylemediğiniz, beklentilerini boşa çıkarttığınız için vatandaş size kızgın.

Toplum huzur, barış istiyor, kavga istemiyor. Biz hiçbir yerde hiçbir kavganın parçası olmayacağız. Her yerde barışın, demokrasinin, özgürlüğün bir parçası olacağız. Bunu hayata geçirmenin yolu, eğitilmek, bilgi birikimine sahip olmaktan geçer.''

Kılıçdaroğlu, sosyal hakları genişletecek kişilerin sosyal demokratlar olduğunu ifade ederek, ''AKP yoksulluğu ve inançları sömüren bir partidir'' dedi. Sosyal devleti tabana yayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, güçlü refah toplumu yaratacaklarını söyledi.

Kılıçdaroğlu, amaçlarının, düşüncesi, etnik kimliği, inancı ne olursa olsun herkese alınteriyle kazanıp çalışabileceği bir düzeni yaratmak olduğunu, bunu ortak söylem olarak gerçekleştireceklerini ifade etti.

''CHP BİR SİYASET OKULUDUR''

CHP Genel Başkan Yardımcısı Nevin Gaye Erbatur da CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun talimatlarıyla ''liderlik'', ''referandum kampanyası'' ve ''sandık sorumlularının eğitilmesi'' konusunda parti içi eğitim toplantısı çalışması başlattıklarını söyledi.

Toplantıya, Türkiye'nin 81 ilinde CHP'li sandık sorumlularının katıldığını belirten Erbatur, toplantıya katılanlara çeşitli üniversitelerden çok sayıda hocanın bilgi vereceğini bildirdi. Erbatur, toplantının amacının partililer arasında ''ortak bir dil''in oluşturulması olduğunu vurguladı.

''CHP bir siyaset okuludur'' diyen Erbatur, Atatürk'ün kurduğu CHP'nin birçok devlet adamı yetiştirdiğini söyledi. Genel Başkanlarının kendilerine ''birlikte yürümeyelim koşalım'' talimatı verdiğini anımsatan Erbatur, bu sürecin kongreyle başladığını ve hızlı bir şekilde devam ettiğini belirtti.

Kılıçdaroğlu'nun hızına yetişemediklerini, Genel Başkanlarının hızına yetiştiklerinde iktidar olacaklarını söyleyen Erbatur, iktidar özlemi içerisinde olduklarını ve ilk seçimde iktidara geleceklerini, bu toplantılarla iktidara hazırlandıklarını ifade etti.

KILIÇDAROĞLU, BOŞ KOLTUKLARLA KARŞILAŞTI

Bu arada saat 09.00'da başlayacağı duyurulan toplantıya, Genel Başkan Kılıçdaroğlu tam saatinde gelince salonda boş koltuklarla karşılaştı. Genel Başkan Yardımcısı Erbatur, Kılıçdaroğlu'na, toplantıya diğer illerden gelenlerin olması nedeniyle böyle bir sorunun yaşandığını, isterse daha sonra başlanabileceğini söyledi.

''Toplantı tam saatinde başlasın'' diyen Kılıçdaroğlu'nun konuşmaya başladığı sırada salon dolmaya başladı.

Kılıçdaroğlu salonun boş koltukları için konuşmasında da yer verdi. Kılıçdaroğlu, vakti ziyan etmeden değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. 'Bu şekilde olursa kimse bize güvenmez' dedi.

Etiketler

sayaa

yükleme oyunları seçim sonuçları
 
sayfa_f1d9fabdd31b3d2d.html